1923’TEN 2023’E
Ceyhun Balcı
Yıllar önce Barış Manço’nun 2023’ünü dinlediğimde ne kadar da çok var 2023’e demiştim kendi kendime. Cumhuriyet 52 yaşındayken vermiş bu yapıtını Barış Manço.
Onun 48 yıl kala yazdığı-bestelediği 2023’ü o değil belki ama bizler gördük.
Milli Mücadele’nin başladığı 1919’un 100. yılından bu yana bir dalya süreci içindeyiz.
Milli Mücadele’nin utkuya erişmesinin ve İzmir’in kurtuluşunun 100. Yılından aklımızda kalan bir pop konseri kaldı. Ulusal ve küresel ölçekli ses getirici, uyandırıcı ve bilinçlendirici etkinlikler ya yapılmadı ya da cılız kaldı.
Bunda Cumhuriyet’i sevmeyen ve hatta ondan nefret eden iktidar kadar Cumhuriyet’i ve değerlerini benimsemediğini her fırsatta dışa vuran muhalefetin etkisi tartışılmaz. Toplamda Türk siyasetinin Cumhuriyetle barışık olmadığını üzülerek görüyoruz. İronik olan Cumhuriyet’i ve değerlerini benimseyen, önemsene ve her şeyin üstünde tutan milyonlara karşın bu görünümün ortaya çıkmasıdır.
Her şeye karşın Cumhuriyet ve Mustafa Kemal tutkunları için 2023 ayrıcalıklı bir yıl olacak.
Renksiz, kokusuz ve ruhsuz kutlamaların yerini nitelikli olanlara bırakması önde gelen dileğimizdir.
1923’te neler oldu?
- İzmir İktisat Kongresi (Şubat-Mart)
- Lozan Barış Antlaşması (Temmuz)
- Cumhuriyet’in duyurulması (29 Ekim)
“Duyurulması” sözcüğünü özellikle seçtim.
Cumhuriyet en azından kurucunun kafasında kurulmuştu. 29 Ekim’de yapılan duyuruydu.
Örneğin, Mustafa Kemal’in 1905’te Bulgar Türkolog Manolov’la yaptığı söyleşide Türk ebecesine ilişkin sözleri Cumhuriyet’i tasarladığının önemli belgesi saymak gerekir.
Yine, 1918’de tedavi için bulunduğu Karlsbad’da yakın çevresine kadın-erkek eşitliğinden söz etmiş olması da düş kurmanın ötesine geçmiş bir kafanın ürünüydü.
Cumhuriyet’i kurma düşüncesini doğrudan dile getirmesi Erzurum Kongresi sırasındadır. Mazhar Müfit’e yapacaklarını not ettirirken sıra Cumhuriyet’i kurmaya gelince yanı başındaki Mazhar Müfit’in bile “bu kadar da hayalci olunmaz” paşam sözlerini işitmek zorunda kalır.
Cumhuriyet elbette bir yönetsel biçim.
Günümüzde bile sözde kalabilen bir kavram.
Sözde kalmasın özde olsun diyedir Mustafa Kemal’in çabaları.
1923 yılı başından başlayarak 29 Ekim’e kadar özlü bir Cumhuriyet kurma çabaları dizisinin yaşandığı yıldır. 29 Ekim kadar önemlidir öncesinde yaşananlar.
Kılıçların kınına sokulmasından sonra sabanın işbaşı yapmasıdır Cumhuriyet.
Yalnızca sabanın mı?
Elbette hayır!
Çarkların dönmesiyle endüstrileşmenin de başlaması gerekir özlü ve ayakta durabilecek bir Cumhuriyet’in kurulması.
Yakında 100. Yılı kutlanacak İzmir İktisat Kongresi çalışanıyla, üreteniyle, esnafıyla ve köylüsüyle Cumhuriyet’in içini dolduracak, onu ete kemiğe büründürecek kararların alındığı etkinliktir.
Günümüzde Türk ekonomisini iktidarıyla muhalefetiyle daha iyi koşullarda ve daha bol borç bulmaya indirgeyen sığ anlayışın İzmir İktisat Kongresi’ne ilişkin güzelleyici söylemlerin ötesine geçip geçemeyeceklerini yakında görmüş olacağız.
Ucuzluk için üretmeyen bir ekonomide kooperatif marketlerine bel bağlayanların, market baskınıyla ederleri denetim altına alacağını sananların geldiği nokta 100. Yılda ibretliktir.
Mustafa Kemal Paşa İzmir iktisat kongresi yolundadır.
İzmir’e gidene dek trenle batı Anadolu turu yapmaktadır. Henüz sonsuzluğa göçmüş annesine son görevi bile Salih Bozok’a vermiştir. İzmir’e ulaştığında elbette ziyaret edecektir annesinin gömütünü.
Bu tur sırasında Eskişehir’deki bir toplantıdaki sözleri belleklere kazınasıdır.
Yer Eskişehir!
Ocak, 1923!
Bir ilgiliye Mustafa Kemal Paşa’nın sorusu : “Kaç damızlık boğanız var?” Soruyu yanıtlaması istenen kişinin “bu adam da deli midir nedir?” diye mırıldandığından kuşku duyamayız. Ama, bu soru bile Mustafa Kemal Paşa’nın “yarının adamı” olduğunun sayısız kanıtından birisi olarak tarihteki yerini aldığı da kesindir.
Gelelim Lozan’a!
Savaşta yitiren ama masada kazanacağından kuşku duymayan emperyalizm masada da yenildikten sonra İngiliz heyetinin başındaki Lord Curzon’ın şu sözleri de anımsanmaya değer olmalı :
“Tüm isteklerimize (kapitülasyonlardan söz ediyor) hayır dediniz! Bütün bunları şu kâğıda yazıp cebime koyuyorum. Günü geldiğinde önünüze koyacağım.”
Emperyalist İngiliz kendinden emindir. Türklerin savaşı kazanmış olsalar bile kendi ayaklarının üzerinde duramayacağını öngörmektedir. Önünde sonunda kendilerine başvuracağını hesap etmektedir. O zaman geldiğinde katlayıp cebine koyduğu kâğıdı önümüze koymayı tasarlamaktadır.
Hesaba katmadığı ise şu sözlerde kendisini göstermektedir :
“Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz.”*
“Zamanımız tamamen bir iktisat çağından başka bir şey değildir.”**
“Türkiye’mizi layık olduğu seviyeye yükseltebilmek için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek mecburiyetindeyiz.”***
“İstiklalin tamamiyeti ancak istiklal-i mali (ekonomik bağımsızlık) ile mümkündür.”****
Biçimsel olarak Cumhuriyet’in yıkılması olasılığından söz edilemez.
Ama, ekonomik bağımsızlık olmadan özlü bir Cumhuriyet’ten de söz edilemez.
Bir yandan coşkuyla 100. Yılı kutlarken bu önemli eksiklik üzerinde durulmalı, tam BAĞIMSIZ TÜRKİYE öncelikli hedef olmalı…
*, **,***,**** : https://tr.wikiquote.org/wiki/Mustafa_Kemal_Atatürk/Ekonomi
Azim ve Karar, 07.01.2023