SONUNDA UZAYDAYIZ
Ceyhun Balcı
“Dünyayı Kurtaran Adam”
“Turist Ömer Uzay Yolunda”
“Astronot Niyazi”
İlk anda aklımıza geliveren ve uzay tutkumuzu yansıtan yapıtlar.
İnsanın aya ayak basmasıyla birlikte hız kazanan bilimkurgu akımının Türkiye’de boy göstermemesi düşünülemezdi.
“Soğuk Savaş” sırasındaki saygınlık da sağlayan önemli yarış alanıydı uzay çalışmaları.
Bu sırada hem batıdan hem de doğudan ABD ve SSCB dışındaki ülkelerden de gökmenlerin uzaya çıktığı anımsanabilir. Her iki taraf da bağlaşıklarını uzaya taşımıştı. Batı kampının çoğu zaman uyumlu üyesi olan Türklere her nedense sıra gelmemişti.
Geçtiğimiz yıllarda doğrudan Cumhurbaşkanı hiç gerekli ve anlamlı değilken “Aya sert iniş”ten söz etmişti.
Kamuoyunun ilgisini çekme amaçlı, “bizden önce uzay yoktu” tadında bir çıkıştı. Aya sert iniş işlerin zora gittiği sırada başvurulan “ivedi durumda camı kırınız” eşdeğeri bir söylem olmuştu.
“Aya sert iniş” bile hem teknolojik hem de parasal bakımdan uzağımızdayken bilet bedelini ödeyerek de olsa uzay yolcusu olmak iktidar açısından tepe tepe kullanılacak gelişmedir.
Bu konuda ne söylense iktidarın arka bahçesini uyandırmak ya da bilince kavuşturmak olası görünmüyor.
Özetle, Türkiye yeni bir kördövüşü alanı kazanmıştır diyebiliriz.
Olayın bu yönünü bir yana bırakıp çok konuşulmayan yanına değinelim.
Uzaya çıkan ilk Türk Alper Gezeravcı!
Her ne kadar eleştirilse de uzaya çıkmak belirli ölçütlere sahip olmayı gerekli kılıyor. Bu ölçütlere sahip Türk’ün bir hava kuvvetleri pilotu olduğunu anımsatmakla başlayalım.
Türk ordusunun onurlu, gururlu pek çok üyesi gibi o da kumpaszede!
Aklandıktan sonra ordudaki eksiklik koşullarında sivil pilotluğu bırakarak vatan görevine koşanlardan.
Yaşadığı tüm olumsuzluklara karşın ülkesine bağlılığını yitirmeyenlerden.
Liyakatinin eksiksiz olduğu kuşkusuz.
Son yıllarda asker pilotlara THY’nin iş vermekten kaçındığını ekleyelim.
Her türlü hoyratlığa karşın uzaya gönderecek Türk’ü hava kuvvetlerinde bulmuş olmamız ibretlik bir olgu.
Bugün devletin doruğundan başlayarak bakanların, bakan yardımcılarının, çoğu üst düzey bürokratın, valilerin ve başka kamu yöneticilerinin künyesinde “imam hatip” olduğunu okursunuz.
Olur olmaz, yaraşır yaraşmaz dinlemeden hemen her konuma “imam hatipli” yerleştirme kötü alışkanlığı iş uzaya çıkacak Türk bulmaya gelince duvara çarpmış olmalı.
Parasıyla da olsa uzay yolcusu olabilmek belirli özellikler ve üstünlükler gerektiriyor.
İktidar için bu çok önemli olmasa da uzay yolculuğu başkalarınca düzenlendiği için “hakkaniyet” ve “liyakat” bir kenara konamıyor.
Bu kez bir hak edenin başarısıyla gururlanacağız.
Eklemekte yarar var!
Şimdi yerinde yeller esen askeri okullar ve harp okulları kendi alanındaki sivrilmelerinin yanı sıra Türk yüksek öğretiminde yarattıkları nitelik ve düzeyle de ünlenmişti.
Bugün FETÖ’den yakınanların da aralarında bulunduğu sayısız ilgisiz ve bilgisiz yetkilinin şaşkın bakışları arasında yozlaştırılan askeri eğitim, öğretim ve sağlık kurumlarını kapatmak yersiz bir gerekçenin ürünüydü.
Hemen her kapıyı açan imam hatip anahtarı uzay yolu kapısını açamadı.
Gezeravcı uzay yolculuğuna Ata’nın sözleriyle başladı!
“İstikbal göklerdedir!”
Bu sözler Atatürk’ü “yakaya takılacak resim” olgusuna indirgeyenlerin kulağına küpe olur mu dersiniz?
Azim ve Karar, 20.01.2024