KÜRECİK, İNCİRLİK, YUMURTALIK

“Dilene dilene kazanacağız” diyerek zamanının büyük bölümünü ya Ortadoğu şeyhlerinden ya da batı tefecilerinden para istemekle geçiren bir maliye bakanının olduğu ülkede Kürecik, İncirlik, Yumurtalık konusunda iç ferahlatıcı adım beklemek ne denli gerçekçi?

Varın siz karar verin!

KÜRECİK, İNCİRLİK, YUMURTALIK
13 Haziran 2025 23:01
37
A+
A-

Yazının başlığı Türkiye’nin kanayan yarasına tuz basan üçlemedir.

Ne zaman İsrail vahşeti kendisini gösterse akla gelir bu üçleme.

“Kapatılsın, yasaklansın, önlensin…” sözleri uçuşur havada.

Geçtiğimiz günlerde gözüme ilişen bir veri çok etkileyiciydi.

Ege bölgesinin Filistin’e demir-çelik dışsatımı % 64.000 (altmışdörtbin) artmış. Anlaşılan yiyecek bulamayan Filistin dehşetli bir yeniden yapılaşma sürecine girmiş. Gazze’ye temel insani yardım gerecinin ulaştırılamadığı bu dönemde demir-çelik ulaştırmak hiç kuşkusuz görkemli bir başarıdır.

Bir yandan “kahrolsun İsrail, diğer yandan ticarete devam”!

Neden böyle sorusunu irdelemekte yarar var.

İsrail’i kınamak için sokaklara kola dökmek işin kolayı. Bilisiz kalabalıkları etkilemek için yeterli kuşkusuz.

Ortadoğu’ya egemen akılsızlığı değerlendiren İsrail için Kürecik, İncirlik ve Yumurtalık son derece önemli.

İlki paha biçilmez bilgi sağlarken, ikincisi yaşamsal önemde destek anlamına gelir. Üçüncüsü ise İsrail savaş düzeneğinin vazgeçilmezi olan akaryakıt kaynağıdır.

Türkiye bu üçlemeye neden engel ol(a)maz?

Bağımsızlığını yitirdiği için.

Ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti varlığının temellerini üzerinde yükselttiği bağımsızlığını ikinci paylaşım savaşı sonrasında şanlı, şerefli askerini 23 sent bedelle Kore’de emperyalizmin savaşında pazarladığı için yitirdi. Böylelikle kendisini suç örgütü NATO’da bulmuş oldu.

Kimileri için son derece kolay olan NATO’ya girmek Türkiye için kan ve can karşılığında oldu. Zorlukla girdiği NATO’dan o gün bugündür çıkamadı.

Durum böyle olunca, olayları anlamaktan uzak kitlelere “kahrolsun İsrail” demek yeterli oldu. Buna karşılık, Türkiye’nin İsrail destekçiliği bu devletin kuruluşundan bu yana kesintisiz sürdü.

Halka yalan söylemek bu sürecin önde gelen değişmeziydi.

Yalanı anlayamayan halkın, bu kurguyu adları değişse de sürdüren sığ iktidarlara tanıdığı eşsiz kredi ve yetki işin sayısız püf noktasından birisi olup çıktı.

Susmanın erdemini unutan iktidar son İsrail saldırganlığını “Türkiye hedefte” diyerek pazarlamayı sürdürüyor.

Türkiye’nin hedefte olduğu onyıllardır bilinen bir durum değil midir?

“Trump bizi seviyor” maskaralığı yaparken akla getirilmeyenler İsrail saldırganlığı tavan yaparken anımsanıyor.

İran safdışı kalmak üzereyken sıranın Türkiye’ye geleceğini bilmek için müneccim olmaya gerek yoktu.

Türkiye’yi hedef olmaktan kurtarmak için yapılacak tek şeyin ülkenin kuruluş ayarlarına geri dönmek olduğu ortadadır.

“Dilene dilene kazanacağız” diyerek zamanının büyük bölümünü ya Ortadoğu şeyhlerinden ya da batı tefecilerinden para istemekle geçiren bir maliye bakanının olduğu ülkede Kürecik, İncirlik, Yumurtalık konusunda iç ferahlatıcı adım beklemek ne denli gerçekçi?

Varın siz karar verin!

ETİKETLER: , ,