NEDİR BU EŞİT YURTTAŞLIK?

“Eşit yurttaşlık” bu toprakların ürünü de, gereksinimi de değildir. Anayasamızın 10. maddesinde Türkiye’de eşit yurttaşlık sorunu olmadığı ortalama anlak sahiplerince anlaşılacak açıklıkta yazılıdır.

Türkiye’de ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler olduğu yadsınamaz. Bu eşitsizliklerin etnisite, din ve mezhep tanımadığı ve elbette sınıfsal olduğu da.

NEDİR BU EŞİT YURTTAŞLIK?
13 Nisan 2025 11:11
75
A+
A-

Ceyhun Balcı

Önceki yazımda Türk milleti diyememeyi irdelemiştim. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine bir kez daha dinamit yerleştirildiği bugünlerde konuya Türk milleti diyememenin ikiz kardeşi üzerinden, “eşit yurttaşlık”tan bakalım.

https://azimvekarar.net/turk-milleti-diyememek/

Her şeyden önce “eşit yurttaşlık” Türkiye Cumhuriyeti’nin kimi yurttaşlara ayrımcı davrandığı izlenimi veren bir söylemdir.

Etnik ayrılıkçıların başvuru kaynağı 1921 Teşkilatı Esasiye’sinde Anadolu’daki Kürt etnisitesinin Milli Mücadele’ye katılımının önemsendiği ve bu yolla Türkler ve Kürtler arasında bir ittifak kurulduğu ileri sürülür. Aynı çevreler Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte 1921 uzlaşısından vazgeçildiği görüşünü sıkça dile getirirler.

Bir konuya açıklık getirmek gerekirse, 1921 Anayasası olarak da nitelenen Teşkilatı Esasiye’nin gerçek anlamda bir anayasa olmadığı konusunda da görüş birliği içindedir birçok yetkin kişi ve kurum.

Aradan geçen 100 yıldan sonra yeniden yoğun ilgi gören 1921 belgesi günümüzün etnikçi yaklaşımlarını başarıya ulaştırmada kaldıraç olarak kullanılmaktadır.

Etnik ayrılıkçıların tarihimizin en demokratik belgesi olan 1961 anayasasını atlayıp, 1924’ü görmezden gelip 1921’e tutkuyla bağlanmaları bu düzenlemeyi kendi amaçları için elverişli görmelerindendir.

“Eşit yurttaşlık” bu toprakların ürünü de, gereksinimi de değildir. Anayasamızın 10. maddesinde Türkiye’de eşit yurttaşlık sorunu olmadığı ortalama anlak sahiplerince anlaşılacak açıklıkta yazılıdır.

Türkiye’de ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler olduğu yadsınamaz. Bu eşitsizliklerin etnisite, din ve mezhep tanımadığı ve elbette sınıfsal olduğu da.

Cumhuriyetin ilk çeyrek yüzyılı sonrasında emperyal batağa saplanan Türkiye’nin “tam bağımsızlık” ilkesinden kopmasında aramak gerekir ülkemiz insanının ezici çoğunluğunu bunaltan toplumsal ve ekonomik açmazları. Türkiye’yi ucuz emek, kolay yoldan para kazanma cennetine dönüştüren ve bundan hoşnut olan emperyalizmin egemenliğini koruma ve sürdürme adına etnik, dinsel ve mezhepsel sorunlar ürettiği görmezden gelindikçe bu sorunların çözümünden uzak kalınmıştır.

Eşit yurttaşlık, milyonlarca insanın etnik nedenlerle gaz odalarına ve oradan da fırınlara gönderildiği Nazi döneminin sona erdirilmesinden hemen sonra Almanya’da Jurgen Habermas tarafından tanımlanmıştır.

O zamanın Almanyasında Nazi döneminde yaşananların tazeliğini koruduğu göz önüne alınarak böyle bir tanımlamanın yurttaşların güvenini sağlamak için gerekli olduğu düşünülmüştür.

Almanya için doğru ve geçerli olan Türkiye için gerekli değildir.

Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti, imparatorluk yıkıntısı üzerinde verilen bir ulusal kurtuluş savaşı sonucu Osmanlı artığı bir avuç asker ve bürokratın çevresinde kenetlenen Anadolu halkınca kurulmuştur.

Türk milleti kavramını bu kenetlenmeye borçlu olduğumuz kuşkusuzdur.

Türkiye, bir yandan her geçen gün açık bir tımarhaneye dönüştürülürken diğer yandan da “terörsüz Türkiye” kisveli “olmak ya da olmamak” anlamına eşdeğer bir darboğazdan geçmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlıkları tartışılmaz olanların “eşit yurttaşlık” hevesi şaşırtıcı değildir.

Hemen her konuda iktidarla (haklı nedenlerle) kanlı bıçaklı olan kurucu partinin “eşit yurttaşlık” hevesi yadırgatıcı olmanın ötesinde kaygılandırıcıdır.

“Eşit yurttaşlık” söyleminin cumhuriyeti zan altında bırakıyor oluşunun görülemiyor(!) oluşu ayrıca ürkütücüdür.

Kurucu parti dışındaki Türkiye Cumhuriyeti karşıtı cephenin hemen her kavramı işine geldiğince kullanması olağandır. Buna karşı durması gereken kurucu partinin “eşit yurttaşlık” masalına dört elle sarılmanın ötesine geçip el yükseltme rolünü üstlenmesi karanlık günlerden geçen ülkemizdeki bir başka önemli sorundur.

Kurucu parti, sokakları dolduran Atatürklü Türk bayraklı gençlere borçlu kalmamalıdır.

“Eşit yurttaşlık” söyleminden bir an önce uzaklaşmalıdır.

Türkiye bu tuzağa düşürülmeye çalışılırken kurucu parti CHP bu hıyanet kurgusunun dışında kalabilmelidir.

Azim ve Karar, 13.04.2025