14 MART’TA BU DA OLDU!
Sivas Kongresi’nde “Ya istiklâl ya ölüm” diye haykırarak kurtuluş yolunda Mustafa Kemal’in yanı başında yer alan Tıbbiyelilerin Anıtkabir’i bile tartışma ve oylama konusu yapanlarla görülecek bir hesabı olduğu açıktır.
Bu hesaplaşma geciktikçe hekimlerin sorumluluğu büyüyecek ve taşınan bu yükün altında ezilmek kaçınılmazlaşacaktır.

Türkiye’nin başına yeni çoraplar örülürken, Cumhuriyetin üzerine kara bulutlar çökmüşken bir 14 Mart daha gelip çattı.
14 Mart tümüyle bizlere özgü bir gün ve bayram.
Hekimlerin bayramı gibi görünse de özündeki bağımsızlık kararlılığı ve vatanseverlik tutkusu göz önüne alındığında son derece değerli, simgesel ve kitlesel bir bayramdır 14 Mart. Bu yanıyla tüm toplumu kapsayan bir gündür.
Osmanlı’nın çöküş yıllarından başlayarak savaşlarda, Cumhuriyetin kuruluşunda ve devrimlerin yaşama geçirilmesinde eksik olmamış Tıbbiyelilerin günümüzde de bu çizgide yürümeleri elbette beklenen tutum.
Hekimlerin çoğunluğunun bu çizgide olduğu kuşkusuz.
Bu özün söze ve eyleme dönüştürülememesi ise başlı başına sorundur.
Hekimlerin meslek kuruluşu Türk Tabipleri Birliği hekimlerin ayağına takılan taş konumuna evrilmiş durumdadır.
Yaklaşık 30 yıldır etnik ayrılıkçı akımların etkisi altındaki TTB’den gelen haber güncel gelişmelere uygunluk gösterse de ürperticidir.
14 Mart kutlamaları kapsamında Anıtkabir ziyaretinin TTB resmi internet sitesinde duyurulması ve bu anlamlı eyleme katılımın olabildiğince artırılması tasarlanmış.
Merkez Konseyi bu öneriyi oylamış ve uygunsuzluğuna karar vermiş.
Yanlış okumadınız!
TTB Merkez Konseyi’nin 11 üyesinden 6’sı bu karara karşı oy kullanmış.
Tam da burada böylesi yaşamın olağan akışına uygun ve hekimlerin ezici çoğunluğunun onayını alacak bir kararı oya sunma gafletine düşenlerin hatasını görmezden gelmemek gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğinin, dirliğinin ve hatta varlığının TBMM’de oylanması için çabaların yoğunlaştığı şu günlerde Anıtkabir ziyaretinin TTB Merkez Konseyi’nde oylanmasının yeni açılım döneminde başımıza geleceklerin habercisi olarak nitelenmesi abartı olmayacaktır.
Bu akla ve vicdana sığmaz durumun önde gelen sorumlusunun biz hekimler olduğunun altını çizerek özeleştirinin gereğini yerine getirmiş olalım.
Gelinen noktada başta iktidar ve kendisini kuryeliğe adayan etnikçi parti olmak üzere onların birlikteliğine hayranlık duyanların oluşturduğu, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en geniş tabanlı koalisyonu var karşımızda.
Sivas Kongresi’nde “Ya istiklâl ya ölüm” diye haykırarak kurtuluş yolunda Mustafa Kemal’in yanı başında yer alan Tıbbiyelilerin Anıtkabir’i bile tartışma ve oylama konusu yapanlarla görülecek bir hesabı olduğu açıktır.
Bu hesaplaşma geciktikçe hekimlerin sorumluluğu büyüyecek ve taşınan bu yükün altında ezilmek kaçınılmazlaşacaktır.