101. YILIMIZ
Suay Karaman
Cumhuriyetimizin 101. yılını kutladığımız bugünlerde büyük gurur ve coşku içinde olmamız gerekirken, ne yazık ki kuşkulu ve korkuluyuz. Çünkü laik ve demokratik cumhuriyetimizi ortadan kaldırmak isteyen siyasi iktidar, ‘Türkiye Yüzyılı’ diye uydurdukları ne olduğu belli olmayan olguyla toplumu uyutmaktadır. 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet ile Türkiye Cumhuriyeti’nin yönü aydınlığa doğru, çağdaşlaşmaya doğru çevrilmişken, eşsiz önderimiz Atatürk’ün ölümünden sonra bu durum terk edilmiştir.
Bugün ülkemizde her gün gündem değiştirilerek esas sorunlar unutturulmak istenmektedir. Eğitimin yok edilmek istendiği bir toplumda her türlü etik dışı eylem ve davranışın olduğu görülmektedir. Günümüzde düşünmeyen, sorgulamayan bir eğitim modeliyle, gençler ezbere itilmekte ve sonunda boğun eğme (biat) kültürüne yönelmektedirler.
Ülkemizin bütünlüğüne göz diken emperyalist güçler ve yerli işbirlikçiler, yeni açılım safsataları söylemlerinde bulunmaktadır. Açılım diyerek, yeni anayasa yapımı için destek sağlamak isteyen siyasi iktidara yardım eden muhalefet partileri ile Cumhuriyetimizin 101. yılını kutlamak inandırıcı değildir.
TBMM’nin açıldığı 1 Ekim günü MHP genel başkanının, DEM partililerle el sıkışması yeni bir başlangıç aşamasına girildiğini gösterdi. 15 Ekim Salı günü MHP grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, PKK terör örgütünün başı, bebek katili Abdullah Öcalan’a seslenerek; “terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” demişti. 22 Ekim Salı günü MHP grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli’nin bu kez Abdullah Öcalan için söylediği “tecridi kaldırılsın, terörist başı gelsin, DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini açıklasın, sonra da umut hakkının kullanılması için başvurusunu yapsın. Hodri meydan, buna varız” sözleri tepkilere neden oldu. Aynı gün 22 Ekim Salı günü CHP grup toplantısında Özgür Özel ise Kürt sorunu diye başladığı konuşmasında; “el yükseltiyorum Devlet bey. Ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Kürtlere, tam olarak kendilerine ait hissetmeyen bütün Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum” söyleminde bulundu.
Bu açıklamalar üzerine eski milletvekili ve Diyarbakır Anakent eski Başkanı Gülten Kışanak, 22 Ekim Salı akşamı katıldığı bir televizyon programında “ben de el yükselterek çağrıda bulunayım. Belki 29 Ekim Cumhuriyet’in ilan edilişinin yıldönümü vesilesiyle Öcalan’ın sesini duyabiliriz” dedi. İşte bu anlamsız ve bölücü sözler sonrasında 23 Ekim Çarşamba günü saat 16 civarında PKK terör örgütü, Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayi-TUSAŞ tesislerine saldırı düzenledi. TUSAŞ tesislerine ellerindeki silahları sallaya sallaya giren üç terörist, 5 kişiyi öldürdü, 20 kişiyi yaraladı ve birçok kişiyi rehin aldı.
Yaşanan terör olayında güvenlik açığının sorgulanıp, teröre gereken yanıtı vermek yerine, saldırı sonrası alınan acil önlemler arasında; sosyal medyanın kapatılması ve Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptal edilmesi bulunmaktadır. Ülkemizin sınırları yolgeçen hanına dönmüşken, ülkemize getirtilen ve ne yaptığı belli olmayan kişiler istedikleri gibi cirit atarken, siyasiler nutuk atmaktan öteye gidememektedir. İşte; el yükseltmenin sonunun nereye varacağını anlayamayan aymaz siyasetçilerle, güzel ülkemizin yönetilemediği her yönüyle belli olmaktadır.
Bu gelişmeler yaşanırken 24 Ekim Perşembe günü DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan’ın basın açıklamasında söyledikleri de geleceğin büyük sorunlarla dolu olduğunu kanıtlar niteliktedir. Açıklamanın ilgili bölümü şu şekildedir: “Buradan soruyoruz DEM Parti olarak. Demokratik siyaset hazır, Abdullah Öcalan da hazır, bu koşulları oluşturmaya tecridi ortadan kaldırmaya Kürt meselesini demokratik çözümü için hukuki ve siyasi zeminini oluşturmaya devlet hazır mı? Sıra, bu çağrıyı yapan ve çağrıyı destekleyenlerde. Söz söylendi bir kere artık bu sözü hayata geçirme zamanı. Ötelenemez, ertelenemez, geciktirilemez bir söz söylendi. Söylenen sözün kritik olduğunu, önemli olduğunu biliyoruz, görüyoruz ve duyuyoruz.”
Ülkemiz adım adım bölünmeye, parçalanmaya doğru götürülürken, yeni bir Sevr haritası dayatılmaktadır. Ülkeyi yönetenlerin, siyasilerin, üniversitelerin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin sessizliği ise Sevr’e gidişi kolaylaştırmaktadır.
PKK terör örgütü; emperyalizmin, Fırat, Dicle ve GAP’ın olmadığı bir Türkiye ile petrol kuyularının, doğalgazın bekçiliği görevi verilecek kukla Ķürdistan projesinin aparatıdır. ABD ve AB destekli, bölücü bir terör örgütüdür. PKK terör örgütü ve uzantıları ile müzakere edilmez ancak mücadele edilir.
Yeni anayasa tartışmaları içinde yapılan bu söylemler, çok zor geçim koşulları, kadın ve çocuk cinayetleri, istilacı göç, terör, eğitimsizlik ve bebek katliamları ile doruğa ulaşan birçok sorunu bulunan ülkemizin gündeminin değişmesine neden olmaktadır. Üstelik son yaşananların, başarısız iktidarın lehine, değişime yol açtığı da görülmektedir.
Laik ve demokratik cumhuriyetimize, Anayasamızın değişmez maddelerine, toprak bütünlüğümüze kastedenlerin, ülkemizin sahipsiz olmadığını bilmeleri gerekir. Mustafa Kemaller bu ülkede bitmeyecektir. Artık Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile Bursa Nutku’nu yüksek sesle haykırmanın zamanı gelmiştir.
İşte bu koşullarda yaşanan tüm olumsuzluklara karşın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 101. yılını, büyük coşku ile kutlamak, Anıtkabir’e ve yurdumuzdaki Atatürk’ün heykellerinin bulunduğu tüm yerleşim yerlerine büyük katılım sağlamamız çok önemlidir. Ülkemizin kurtuluşu için tüm vatanseverlerin, vatan hainlerine karşı örgütlü olarak mücadele etmesi gerekmektedir. Bu bilinçle Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Azim ve Karar, 28 Ekim 2024