KAZDIĞI KUYUYA DÜŞEN İKTİDAR
Ceyhun Balcı
Yazıya başlık olan niteleme yaşamın pek çok alanı için geçerlidir.
Türkiye ekonomik olana sayısız krizin eşlik ettiği ülkeye dönüştü. Çeyrek yüzyıldır halının altına süpürülenler şimdilerde saklanamaz oldu.
Sağlıkta dönüşüm programının uygulamaya konulmasıyla birlikte SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı tek çatı altına alındı.
Bu yapılana dek hemen her Cumhuriyet hükümetinin programında bunu okuduğumuzu anımsarım. Söyleyenin çok ama eyleyenin olmadığı bir doğru girişimdi.
Nüfusun yarısının SSK’li olduğu Türkiye’de SSK’nin sağlık kurumları tüm hekimlerin yalnızca % 10’unu çalıştırmaktaydı. Bu bile SSK’lilerin hekime, sağlığa ve sağaltıma erişimdeki zorluk bir yana olanaksızlığı anlatmaya yeterdi.
Tek çatı uygulaması önceki kıtlıktan sonra alışılmamış bir bolluk anlamına geldi
O sıralarda konuyla ilgili kişiler ve kurumlar AKP hükümetini uyarmayı denedilerse de çabalar boşunaydı.
İktidar sağlıktan oy devşirmiş olmanın coşkusuyla kimseleri dinlemezdi, dinlemedi.
Yokluğu izleyen çokluk bir yandan sağlık hizmetindeki niteliği yere yaklaştırırken başta hekimler olmak üzere bu hizmeti verenlerin işyükünü inanılmaz boyutlara eriştirdi.
İşyükü sağlık ortamında şiddeti besleyen ana öğe olmanın yanı sıra düşen nitelik hoşnutsuzluk kaynağı olmaya başladı.
Bu sorun öylesine büyüdü ki, günümüzde sağlık hizmetindeki nitelikten çok sağlık hizmetine erişimsizlik her geçen gün daha çok konuşulur oldu.
“Nerede yanlış yaptık?”
Yukarıdaki soruyu aklına getirmeyen AKP iktidarı en iyi bildiği işlerden olan günah keçisi arayışını yeğledi. Kamu sağlık kurumlarından (Merkezi Hasta Randevu Sistemi) MHRS aracılığıyla randevu alıp da randevusuna gitmeyenlerin sorunun kaynağı olduğu yanılsaması yaratıldı.
Aldığı randevusuna gitmeyenlerin olumsuzluk kaynağı olduğu bir ölçüde doğru olsa da sorunun çözümünde önemli etki yaratmayacak oluşu da bir o kadar gerçektir.
Bu önemli soruna çözüm olsun diye üretilen onaylı randevu uygulamasına karşın sağlığa erişim konusunda yol alınamadığına göre kök neden ileri sürüldüğü gibi randevusuna gitmeyenler olamaz.
İlk düğmenin yanlış iliklenmesine benzetilebilir bu durum.
Başta yaratılan yalancı bolluğun sürdürülemeyeceği öngörülemeyince bugünlerde iyice belirginleşen “sağlığa erişimsizlik” yaşamın gerçeğine dönüştü. Şu anda yaşanmakta olana ad konacaksa eğer “sağlıkta bozgun” nitelemesi uygun düşecektir.
Bundan böyle bu yanlışı düzeltmenin neredeyse olanaksız olduğu ortadadır.
Başlarda oy kaynağı olan sağlık günümüzde AKP’yi canevinden vuran zehirli oka dönüşmüştür.
Başka bir çok alan gibi sağlığı da akılcılıktan arındıran AKP iktidarı gelinen noktada bu yanlışının acıklı ve yıkıcı sonucuyla başbaşa kalmıştır.
Bir yanda ticarileştirilen sağlık diğer yanda kamu sağlık sistemini kara deliğe dönüştüren yanlışlar bugün yaşananlardan sorumludur.
Şehir hastaneleri palavrasının da görünür duruma geldiği bugünlerde AKP iktidarı kazdığı kuyuya düşmüş durumdadır. Bu derin kuyudan çıkabilmesi olanaksız görünmekle birlikte gündelik kararlarla durumu yönetmeye çalışmak iktidarın çeyrek yüzyıla varan yaklaşımına bakıldığında elindeki tek seçenek gibi görünmektedir.
Sağlıktaki hoşnutsuzluk kaynaklı oy kaybı hızlanacak olan AKP iktidarına bu olumsuzluktan derin şekilde etkilenecek yığınlar eşlik edecek gibi görünmektedir.
Olur olmaz herşeye “kazan-kazan” etiketi yapıştırmaya pek meraklı iktidar bu kez “kaybet-kaybet” noktasına savrulmuştur.
İktidarın durumu etme bulmayla açıklanabilir kuşkusuz.
Ya sağlığa erişemeyen kitlelerinki?
Azim ve Karar, 24.05.2024