TURİZM
Ceyhun Balcı
Turizmi “bacasız fabrika” olarak niteleyenlere sakın ha sakın inanmayın!
Turizmdeki ikinci onur kırıklığımız Almanya kaynaklı. Bizdeki ucuzcu ve nitelikten yoksun marketlerin Almanya’daki eşdeğeri 22 günlük Türkiye tatilini 599 Avro karşılığında satmaktaymış. Marketten öte berinin yanı sıra dinlence satın alabilmek farklı bir duygu olsa gerek. Bu kışı üşüyerek geçirmesi yüksek olasılıkolan Avrupalının güneye sığınması kaçınılmaz görünüyor. Alman hükümetinin “kışı ılıman yerlerde geçirin” öğüdü market zincirine esin kaynağı olmuşsa şaşırılmaz.
Salgın sürerken açılan turizm “Tadını çıkartın! Aşılıyım!” yazılı maskeler taktırılan turizm çalışanlarımızın görüntüsüyle haber olmuştu. Vatandaşlarının toplamını aşılama konusunda benzer duyarlılıktan yoksun hükümetimizin onur kırıklığı yaratan uygulaması olarak tarihe geçmişti bu durum.
Günde 500 lirayı bile bulmayan harcamayla her şey içinde dinlence fırsatı haber olmaz da ne olur. Bu ucuz ürün Avrupalıyı kış soğuğundan kurtarır.Onur kırıklığımız yanımıza kalır.
Kimilerimizin bir yol bulup da Almanya’dan bu fırsatı edinmeyi aklına getirmiş olması uzak olasılık değildir.
Bu olgu onurumuzu kırmanın yanı sıra süregen bir başka sorunumuzu yüzümüze vurmak gibi bir işlev de gördü.
Bilindiği gibi Türkiye Batı güdülemeli ekonomi ve siyaset anlayışıyla eş zamanlı sayılacak bir süredir kalkınmasını TURİZM-İNŞAAT-TEKSTİL (TİT) üçlemesine bağlamış durumda.
Hemen her yıl dışsatım rekorları kırılsa da Türkiye kalkınmada bir arpa boyu yol alamıyor. Turizmde de salgın yılları bir yana bırakılırsa her geçen yıl bir önceki yılın üstüne çıkan gelir rekorları kırılıyor. Ucuz ötesi ederler karşılığında. Döviz krizinin armağanıdır bu ucuzuluk turizm sektörüne.
Hemen saptamakta yarar var!
Turizmle kalkınmış ülke yok yeryüzünde. Buna karşılık, kalkınmış olup da turizmden de kazanç sağlayanlar hiç de eskik sayılmaz. İtalya, Fransa ve İspanya ilk akla gelenler.
İnşaat için de benzer şeyler söylenebilir.Tekstile girmeye hiç gerek yok. Her şekilde gelişmemişlikle özdeşleşmiş bir üretim koludur günümüz dünyasında.
Emperyal batılı bizi bizden iyi bilir.
Ekonomik kriz, döviz darboğazı vb yumuşak karınlarımızı çok iyi değerlendirir.
Turizmde Alman marketlerine düşmüş olmamız bunun kanıtıdır.
Savunma sanayisiyle sınırlı kalan özgün üretimimiz, yüksek teknolojiye dayanmaktan uzak dışsatımımız ve elbette karnını doyuramamaya varan tarım ve hayvancılık zavallılığı…
Kendimi bildim bileli kafamı kurcalayan ve bununla da kalmayıp canımı sıkan olgudur. Türkiye’nin adının önünden eksik olmayan “gelişmekte olan” sıfatı.
Bu sıfatı taşıdığımız sürece turizmde, inşaatta, tekstilde yaşadıklarımızın sonu gelmeyecek.
Özgün üretim ve yüksek teknoloji dışsatımı konusunda kabuğumuzu kıramadığımız süre “gelişmekte olan” sıfatı adımızın önündeki varlığını sürdürecek gibi görünüyor.
Çok daha kötüsü bu acıklı durumun hemen hiç bir politikacının ilgi alanında olamamasıdır.
Azim ve Karar, 05.09.2022.