OSMANİYE SAVCISI

OSMANİYE SAVCISI
29 Ağustos 2021 21:47
880
A+
A-

Ceyhun BALCI

Bu yazı, bağlantıdan okuyacağınız ilkiyle bütünleştirilirse olay daha iyi anlaşılacaktır. Bir “fikri takip” yazısı olarak da algılanabilir.

Türkiye, tek adam rejiminin pekişmesine koşut olarak “ayrıcalıkçılık” hastalığına da tutuldu.

Orman yangınlarını söndürecek uçak bulunamazken, hangarlarda çürütülen THK uçakları da yalnızca Cumhurbaşkanlığına ait sayısı tam olarak bilinemeyen (13-14 ?) uçaklar da sorgulanamaz durumda.

Bu kapsamda “ayrıcalıkçılık” ülkenin kılcallarını saran bir hastalığa dönüştü.

Sanayi Bakanı koltuğunda oturan hanımefendi şirketinin ürettiği ürünleri devlete canının istediği ederden sattı da ne oldu? Ancak koltuğundan oldu. Sergilediği akıldan, vicdandan ve namustan yoksun davranışın soruşturma ya da kovuşturmaya uğradığını işiten olmadı.

Ya da kamunun hemen her kurumunda kendisini gösteren makam aracı saltanatı gazete haberi olmanın ötesine geçemedi.

Bundan 4 ay önce yazdığım bağlantıdaki yazıya konu Osmaniye Savcısı ile bir hekim arasında yaşanan sürtüşmenin özünde de ayrıcalıkçılık vardı. Yönetenlerin yasalara uymamakla kevgire dönüştürdüğü yargı, yönetenlerin beğenmediklerinin başı üzerinde sallanan Demokles kılıcına dönüştü.

İşte bu ortamda yargıda görevli bireylerin yargısal konumlarından kaynaklanan güçlerini kişisel sorunlarının çözümündeki aygıta dönüştürmelerine şaşırmamak gerekiyor.

Yasa tanımazlığıyla yargıya gebe olan bir iktidarın varlığında yargının da kendisine ayrıcalıkçılık konumu yaratması biri diğeriyle uyumlu son derece olağan bir gelişme.

Dört ay önce Osmaniye’de savcı ve hekim arasında yaşanan sürtüşmede savcıya sorarsanız sağlık hakkını elde etmesi engellenmişti. Hekimse, savcı da olsa “ayrıcalıkçılık” anlayışının kullanımına sıcak bakmamıştı.

O ayrıntıda kaybolmak yerine öze dönmek en iyisi.

Savcı bu olayda haklı olsa bile karşısındaki hekime ters kelepçe taktırma yetki ve gücünü nereden alıyor? Yanıtı aranan soru budur. Ayrıcalıkçılık hastalığının her geçen gün yaygınlaşması bu sorunun makro ölçekte yanıtıdır.

Bu sürtüşmeyle ilgili yeni gelişmeye göre soruşturma süreci tamamlanan savcı aklanmış. Bu gelişmenin daha anlaşılır açıklaması savcının davranışında kusur olmadığı ve ayrıcalığının korunduğu, bir sonraki benzer olayda aynı şekilde davranabileceği onayının verilmiş olduğudur. Olayın kendisi kadar önemli bir ayrıntıdır. Benzer yanlışların sürdürülmesi olanağı ve fırsatı yaratıldığı kuşkusuzdur.

Buna karşılık, savcının ölçüsüz ve orantısız uygulamasıyla karşılaşan hekimin soruşturulduğu yansımış habere. Hekim hakaretten kovuşturulacakmış.

Sağlık ortamının artık ayrılmaz parçasına dönüşmüş olan şiddetin öznelerinin eylemleri bile ölüme ya da yaşamı tehlikeye sokan niteliğe kavuşmadıkça tutuklama söz konusu olmazken, Osmaniye Savcısı’nın kişisel nedenle bir hekimi gözaltına aldırma girişimi kaygı ve üzüntü kaynağı olmasının yanı sıra korku ve ürkü kaynağı olarak da tarihteki yerini almıştır.

Türkiye’de canla başla kamu görevi yapanların bu denli hoyratlıkla karşılaşması kişilerin yanı sıra ortamın yılgınlığa düşmesi sonucunu kaçınılmaz şekilde doğuracaktır.

Zaten her geçen gün kan yitiren ve cılızlaşan kamu hizmetini ve kamu görevlisini hiç olmazsa böyle örselememek gerekir(di)!

Azim ve Karar, 29.08.2021

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.