ÜTOPYA-DİSTOPYA İKİLEMİNDE CUMHURİYETİMİZ
Ceyhun BALCI
Cumhuriyetimiz 98 yaşında. Kalıplaşmış sözlerle yasak savmak işin kolayı.
Ütopyalar ve distopya üzerine farklı şeyler yazmak bu 29 Ekim’in görevi olsun!
Cumhuriyet ne zaman kuruldu?
29 Ekim Cumhuriyet’in duyurulduğu tarih kuşkusuz.
Kafalarda ne zaman kuruldu?
Soru bu olsun!
- Mustafa Kemal 1905’te Bulgar Türkolog Manolof’a “Yazı Devrimi”nden söz ettiğinde kurulmuş olabilir mi?
- Ya da Mustafa Kemal sağaltım için bulunduğu Karlsbad’da (1918) yakın çevresine kadın-erkek eşitliğinden söz ettiğinde kurulmuştur desek.
- Mustafa Kemal Paşa Samsun’da başlayan Ankara’da sonlanan Anadolu serüveninin ilk bölümünde Erzurum Kongresi sırasında Mazhar Müfit (Kansu) Bey’e Cumhuriyet’i ilân etme düşüncesinden söz eder. Hatta, bu sözler karşısında Mazhar Müfit Bey’in şaşkınlıktan elindeki kalemi düşürdüğü söylenir.
Bu ve benzeri davranışlara payitahttaki kimi gazetecilerin tepkisine gelince : (Mustafa Kemal için) “Deli değil zırdeli!”
Hiç yanlış değildir.
Ütopyacı olabilmek, onun da ötesinde ütopyayı gerçekleştirebilmek için biraz zırdeli olmak gerekli değil zorunludur.
Olumsuz amaçlarla kullananlar olsa da “zırdeli olmak” utanç değil kıvanç kaynağıdır.
29 Ekim 1923 ütopyanın gerçekleştiği, Cumhuriyet’in açıklandığı, yaşama geçtiği gün. Tarihteki her olay gibi Cumhuriyetimizin de öncesi var. Hem de dolu dolu. Az önce sıraladığımız başlıklar bu öncedeki birkaç seçkidir.
Cumhuriyetle başlayan serüvenimiz az zamanda çok işler başardı.
Kendi uçağını, kamyonunu, kumaşını, şekerini ve başkaca pek çok şeyini üretir oldu. Cumhuriyet ütopyası gerçekleştikten sonra bir başka ütopyaydı üreten olmak ve böylelikle de ekonomik bağımsızlık desteğinde tam bağımsız bir Türkiye olmak.
Tüm bunların yanı sıra Cumhuriyet çoğu zaman üzerinde durulmayan bir başka başarıya erişti. Genç ve etkin bireyleri savaşlarda toprağa düşmüş, geri kalanları da hastalıklarla kırılmış Anadolu toplumunun sağlığını önemsedi. O yorgun, yoksul ve yoksun toplumu sağlıklı kılmayı öncelikli görev belledi.
Atılan her adım, yapılan her devrim bir ütopyanın gerçekleşmesi anlamına geldi. Bu açıdan bakıldığında o yılların Türkiyesi bir (gerçekleşen) ütopya cennetiydi desek abartmış olmayız.
Distopya ne zaman başladı?
Distopya Cumhuriyet 29 Ekim’de ilân edilir edilmez başladı.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası, Menemen olayları, Şeyh Sait ve Dersim başkaldırıları distopyacıların sayısız girişiminden yalnızca bir kaçıdır.
Büyük kurtarıcı ve kurucu Mustafa Kemal Atatürk sağlığında distopyacılara göz açtırmadı. Kanla, canla kurulan Cumhuriyet’i distopya özlemcilerine bırakmayacak denli akıllı, kararlı özüne ve milletine saygılıydı.
Atatürk’ün ölümüyle birlikte zincirlerini kıran distopyacılar ağır ama emin adımlarla sürdürdü yürüyüşlerini. Son 20 yılda önünde neredeyse engel kalmayan distopyacılar boş kaleye gol atma rahatlığına kavuştu.
Bugün gelinen noktada Anayasa sözde kaldıysa, Cumhuriyet devrimleri sözde değilse bile özde yerle bir edildiyse distopyacılık gerçeğini görmek zorundayız.
Günümüzde Türk yargısı dış odaklarca kolaylıkla korkutulabilmekte (korkutulan devlet yöneticilerinin Türk yargısını yönlendirmesi demek daha doğru olacaktır) ve bu yolla yargıdan istenen karar çıkarttırılabilmektedir. Açılan bu kapıdan giren ABD önderliğindeki 10 ülke büyükelçisinin Türk yargısına yönelik son alçaltıcı ve küçük düşürücü girişimine şaşırmamak gerekir.
Ekonomisi pamuk ipliğine bağlı bir Türkiye’nin tam bağımsızlığı söz konusu olamaz elbette. Bu durumdaki bir ülke adı Türkiye olsa da kolaylıkla etki altına alınabilir. Yaşanan tam da budur.
Cumhuriyet’in 98. Yılında övünç kaynaklarımızı şöyle bir sıralayalım!
Otoyollar, köprüler, tüneller, geçitler, cam-çelik-beton üçlüsünden oluşan havaalanları, artık son kullanma tarihi dolmuş otomobil denen nesneyi üretme çabaları ve elbette Millet Bahçeleri.
Kalabalıklaşan kentler, üretimden düşen tarım ve hayvancılık, niteliği her geçen yıl azalan eğitim, öğretim.
Yirmi birinci yüzyılda kalkınmanın, gönenç toplumuna dönüşmenin yolu belli!
Bilimsel üretimde ileri gitmek. Buna bağlı olarak yükte hafif pahada ağır yüksek teknoloji üretimini başarmak.
Çağdışı karanlığın her geçen gün koyulaşan gölgesi göze gözüken distopyadır.
Ama, kanımca asıl distopya her yıl rekorlar kıran dışsatımımızın kilogram başına 1.1 USD’nin ötesinde para etmemesidir.
Çok partili tek seçenekli siyaset kurumumuz da distopyanın üzerine tüy dikmenin ötesine geçememektedir.
Ütopyacı olmanın tam sırasıdır…
Vatanı kurtaranlara, Cumhuriyet’i kazandıranlara, devrimleri yapanlara sonsuz şükranlarımızla.
Onlara tez zamanda ödememiz gereken borcumuz var…
“Gelişmekte olan” nitelemesiyle alnımıza çalınmış kara lekeyi bir an önce temizlemek istiyorsak…
EN BÜYÜK BAYRAM KUTLU OLSUN!
Azim ve Karar, 28.10.2021