DÜN RUANDA SOYKIRIMI, BUGÜN AFGANİSTAN…
Zahide UÇAR
Dün Ruanda halkını ikiye bölüp birbirine düşman eden Beyaz Adam… Hutular, Tutsiler… Belçika gelenek-görenekleri ve dilleri bir olan bu insanların arasına suni ırkçılık tohumları ekti. Herkese ırka dayalı kimlikler verdi. Tutsilere bazı ayrıcalıklar tanıdı. İşe alımlarda ve alınan kararlarda Tutsileri kayıran kararlar alındı. Aşağılanan Hutiler ile ayrıcalıklı Tutsiler arasında nefret derinleşmeye başladı. Öyle ki, Tutsiler Nuh Peygamberin soyuna dayandırıldı. Emperyalizmin en kullanışlı silahı olan DİN! Üniversiteler, eğitim ve sosyal olanaklar Hutulara kapandı. Tutsiler daha iyi iş ve imkanlara kavuştu. Zengin olan ve 10 inekten fazla hayvanı olan Hutiler de Tutsi sayıldı iyi mi?
1962 yılında Ruanda bağımsızlığını kazandı. Belçika acımasız uygulamalarıyla kullandığı Ruanda halkı arasına kin, nefret ve ayrılık tohumlarını ekerek gitti.
Ruanda’da iç savaşlar yaşandı. Eğitimli kesim olan Tutsiler komşu ülkelere sığındı ve oralarda örgütlendi. Hutiler en ücra köylere kadar yarı askeri örgütler kurdu. Tutsi ve ılımlı Hutileri fişlediler.
Ekilen nefret tohumları büyüdü, gelişti. Ve nihayet 6 Nisan 1994 yılında iç savaş başladı. Büyük bir öfke ve nefret patlamasıyla Tutsi ve ılımlı Hutiler ekin tarlalarını biçercesine öldürüldü. Korkunç bir soykırım yaşandı. Fransa bu soykırımda başat rol oynadı. Soykırım yapan Hutilere koşulsuz silah verdi. Katliamlar 100 gün sürdü. Birleşmiş Milletlere göre 800 binden fazla Tutsi öldü.
Emperyalist ülkeler hangi ülkeye ayak bassa, geride utanç, kan ve gözyaşı bırakır.
***
Rusya ve ABD Afganistan’ın bu günkü durumunda sorumlu iki devlettir. İŞİD nasıl emperyalist ülkeler tarafından kurulup desteklendi ise, Taliban’da aynı odakların koynunda “yeşil kuşak projesi gereği” doğmuş sapkın ve radikal bir yapıdır. Tıpkı F-CİA(FETÖ) gibi… Afganistan çok farklı etnik yapılardan oluşan bir devlettir. ABD Taliban ile savaşıyor görüntüsü altında Afganistan halkının bir bölümünü yanına çekti. ABD’nin yanında Taliban ile savaşan halk… ABD kendi yanında Taliban ile savaşan insanları her emperyalist devlet gibi sattı. Ben gidiyorum dedi. Giderken kullandığı insanları silahsız, güvencesiz bir şekilde Taliban’ın nefretine teslim etti. Geride kalanların Taliban’a karşı koyacak silahı yok. Peki, yıllardır Taliban para ve silahı nereden buldu? Hangi ülke veya ülkeler bu imkanları sağladı? Suudi Arabistan, BAE bu işin neresinde?
ABD bilerek ve isteyerek Afganistan’ı terk etti. Bir terör devletinin kurulması işine geliyor. İŞİD bütün dünyayı nasıl Müslümanlardan nefret ettirdi ise, Taliban bu nefreti devlet görüntüsü altında katlayacaktır. Emperyalist ülkelerin istediğinde kullanabileceği radikal örgütler bataklığı kuruluyor… Müslüman coğrafyaya sokulacak yüzer-gezer katiller bataklığı.
Kendi rönesansını gerçekleştiremeyen İslam coğrafyası, Hıristiyan Avrupa’nın Ortaçağ karanlığı ile aynı yerdedir. Müslümanlık davası güdüyor denenlerin din anlayışı Ortaçağ papazlarının din anlayışından farklı değildir. İnsanlık eninde sonunda din adına katliam yapan bu katil sürülerinden, cinsel sapkınlardan kurtulacaktır.
Şimdi ABD’nin yanında Taliban ile savaşan Afganlılar Taliban’dan kaçıyor. Belli ki bu kaçanlara adres olarak Türkiye gösterilmiş.
Afgan ve Suriyeli göçü ulus bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığına saldırıdır. Türkiye’yi parçalama projesinin bir başka ayağıdır.
Türk milleti ciddi bir beka sorunu ile karşı karşıyadır. Varlığını ve devletini savunma hakkı vardır. Bu hakkı kullanmak için hiç kimsenin, hiçbir partinin onayına ihtiyacı yoktur. Bu günün meclisi Meclis-i Mebusan’ın başka bir versiyonudur. Ülkemizin bu hale gelmesinde engelleyici olmak bir yana, milleti oyalamış, tehlikeyi gerçek anlamda görmesini engellemiştir.
1919 yılı Osmanlı Devletinin geldiği yere geldik. Dün Atatürk düşmanlığı yapan din cambazları bile
“Bir Atatürk lazım “ deme noktasına geldiyse… Eskilerin deyimi ile;
Şapkamızı önümüze koyup düşüneceğiz ve İŞGALE DUR DİYECEĞİZ! İşgale yol verenlere de DUR diyeceğiz!
***
Afganistan Havaalanını Türk Askerinin korumasına gelince;
Kimse bizim çocuklarımızın canını ölüm masasına koyamaz! Osmanlı Anadolu’nun yoksul çocuklarını nasıl ölüme yolladıysa, taklit Osmanlıcılar aynı yolu izliyor. Zenginin askerlik yapmadığı, yandaşın sahte rapor aldığı, eşitliğin bozulmasıyla ahlakın da bozulduğu ülkemde, parası olmadığı için( gelir paylaşımı adaletsizliği ile fakir bıraktıkları) askerlik yapan çocuklarımızın hayatı kimsenin fantezilerine veya mecburiyetlerine kurban edilemez!
Gerçek işsizliğin %30’u bulduğu ülkemde Anadolu’nun gariban Türk çocukları çaresizlik içinde paralı asker olmayı seçiyor. Aslında sinsi bir politika ile seçtiriliyor. Şehit haberi almadığımız tek bir gün yok. Tepki yok. Alıştırıldık! Adı paralı asker oldu. Kutsal saydığımız asker ocağını bu hale getirdiler. Ülkece bu oyuna direnmeliyiz! Çocuklarımızın hayatı üzerinde oynanan bu sinsi oyuna dur demeliyiz! Türk çocukları yok oluyor, kör müyüz?
Kendi mecburiyetleri nedeniyle Afganistan Havaalanını koruyacaklarsa;
SADAT, Osmanlı Ocakları, HÖH… Kısacası silahlandırıp eğitim ve silah verdikleri çeteleriyle korusunlar.
Düşün yakamızdan. Düşün çocuklarımızın yakasından!
Azim ve Karar, 17.08.2021