FİLİSTİN
Bölgenin ve dünyanın kangrenleşmiş sorunu: FİLİSTİN!
Üzerinde çok şey yazılsa da, çok söz söylense de ikiyüzlülüğün ve sorunu kavrayamayışın gölgesinden kurtulamayan ve vicdanları kanatan insanlık dramının da adıdır.
“Tam kapanma” adı altında uygulanan kısıtlamaların gölgesinde meydanlarda toplanamayan kalabalıkların kolayı seçerek araç konvoyları oluşturduklarını gözlerimle gördüm. Pek çok yurt köşesinde benzer görüntülerin oluştuğundan kuşkum yok.
Yolda yürüyene izin belgesi soran kolluk güçlerinin Filistin kınaması için direksiyon başına geçenlere belge sormak şöyle dursun onlara eşlik ettiklerine de tanık oldum.
Konvoyda aklınıza gelebilecek her türden araca doluşanların Rabia ve bozkurt işaretleri sergilediklerini ve elbette tekbir getirdiklerini kestirmek güç değil.
Geçmişteki meydan gösterilerinde Filistin bayrakları sallanırken bulunan bir İsrail bayrağının yakılması ritüeli taçlandırırdı. Bu kez Filistin bayrakları görülse de İsrail bayrağı yakma eylemi eksik bırakıldı.
Hiç kuşku yok ki, bayram boyunca hemen her gün “özel izinli” oldukları anlaşılan kalabalıklar şenlikli kınamadan sonra evlerine vicdanlarını yıkamış olarak ve iç rahatlığıyla dönmüşlerdir.
Hemen hiç birisi Filistin’de son 3 çeyrek yüzyılda olanları aklına getirmediği gibi bu konuda en küçük fikir sahibi bile değildir. Bindirilmiş kıta öğesi olmaktan öte özelliği olmayan bu gibilerin sorunu da değildir incelikli ve derinlikli düşünmek.
“Öl de ölelim!”anlayışına tutkuyla bağlı kalabalık önüne konan görevi tamamlamıştır nasılsa.
Haritalara özel önem yükleyen yayılmacılar harita çizmeyi de harita değerlendirmeyi de pek iyi bilir. Böyle olduğu için de yayılmacılıkta başarılıdır.
Biz de onlara öykünüp haritadan yararlanalım.
Filistin yurdunun 3 çeyrek yüzyılda Filistinliden arındırılmasının acıklı belgesidir bu harita.
Filistin’de toprak satın alarak gedik açanlar ilerleyen yıllarda bu toprakları çevreleyen ülkelerin başındakileri satın almayı unutmadılar.
Kimisi diktatör çoğu da monark olan çevre ülke önderlerinin tek derdi taht ya da iktidardı. Bunların karşılığında vermeyecekleri ödün, atmayacakları adım yoktu.
Yüzyıl başında bölge haritasını cetvelle çizen yayılmacılık bu kez ülkeleri yönetenleri hizaya getirmekteydi.
BAAS’la başlayan Arap kıpırdanması bastırılıp da Filistin’le dayanışma “din kardeşliği”ne indirgenince sonrası zor olmadı.
Milyonlarca nüfuslu Arap ülkeleriyle çevrelenmiş İsrail’in Filistin’i kendi yurdunda yurtsuz bırakmış olması süreci kavranmadıkça Filistin sorunu anlaşılamaz. Anlaşılamayınca da çözülemez!
Sınırlarını cetvelle çizdirmiş olanların yanı başındaki Türkiye sınırlarını kanla, canla çizdi. Doğal olarak da o sınırların değerini bildi.
Otuzlu yıllarda Sadabat, Akdeniz ve Balkan paktları bu değerbilirliğin yapılanmaları olarak boy gösterdi.
Ne zaman ki, bu yapılar yerlerini CENTO’ya, RCD’ye, NATO’ya bıraktı! Başta Filistin olmak üzere bu gelişme bölge için sonun başlangıcı oldu.
Bilinçten yoksun taşkın kalabalıkların saman alevi gibi yanıp sönen tepkileri yasak savmaktan öteye geçemez.
İsrail devleti 27 milyona karşı 700.000 kişiyle kuruldu. Gelinen noktada ufak tefek İsrail dev Arap dünyasını dize getirmekle kalmadı.
Filistin sorunu emperyalizmin isteğine göre çözülmeye çok yaklaştı.
Dincilik temelinde yükselen tutucu eğilimler bilinçsiz kalabalıkları yönlendirmek için bire bir olabilir.
İsrail-Filistin çelişkisini çözmede en küçük etkisi olamaz!
Bakınız yakın geçmişe!
Bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür deyişi boşa söylenmemiştir.
Filistin’in sözüm ona yanında olanların hangi birinin zayıflığından ve kırılganlığından söz etmeli?
Ya da bu zincirde sağlam halka var mı?
Azim ve Karar, 18.05.2021