HALİFELİK
Birkaç gün sonra aralarında halifeliğin kaldırılmasının da olduğu üçlü devrim yasalarının 97. Yıldönümünü kutlayacağız. El alışkanlığıyla kutlama mı yazdım yoksa?
Bu önemli kaygılarımızın kabarması çok daha olası!
Bağlantıda ayrıntısı var.
Derin Tarih ve Mustafa Armağan tarihin ve tarihçiliğin iki yüz karasıdır saptamasını yapmak eksik bile kalır da abartı olmaz.
Bağlantıdaki gelişme Türkiye iklimiyle hiç de uyumlu sayılmaz. İskilipli Atıf Efendi’nin devlet katında anıldığı Türkiye’ye göz atmakta yarar var.
İskilipli Atıf Efendi’yle ilgili bilgilendirici bir yazı için bağlantı yararlı olacaktır.
Türkiye, “tek adam” yönetiminin başladığı 2018’den bu yana III. Meşrutiyet’i yaşıyor. Önceki ikisi ileri adımlar olmuşken sonuncu meşrutiyet geriye gidişi simgelemektedir. Bu yolun sonu monarşiye çıkarsa kimselerin şaşırmaması gerekir. Resmen değil ama eylemli olarak monarşik ortam oluşturulmuştur. 1921 Anayasası üzerinden yürütülen algı çalışmaları bu yapılanmanın anayasallaştırılması çabaları olarak da algılanabilir.
“Tek adam”ın kayıtsız koşulsuz iktidar isteği ve bu isteğin mutlak olması yönündeki tutku artıkhiç bir kuşkuya yer bırakmayacak denli açık ve ortadadır.
Bu tutkunun iki kaynağından birisi iktidar seviciliğiyse diğeri de iktidardan düşme durumunda hiçleşme olasılığıdır.
Tüm bu nedenlerle iktidarın göstermelik de olsa seçimlere ve sözde demokrasiye dayandırılması kesintisiz sürdürülebilirliği bağlamında zayıf halkaya eşdeğerdir.
Anılan gerekçelerle, güncel iktidar sahiplerinin hilafet özlemi ve tutkusunu kestirmek hiç de zor olmasa gerektir. Böylesi kutsal bir zırh sonsuz iktidar özlemcilerinin hiç kuşkusuz arayıp da bulamayacağı bir gereç olacaktır. Böylesi bir gereç sonsuz iktidarın yanı sıra iktidarın soya özgü aktarımını da olanaklı kılması bakımından paha biçilmez değer taşıyacaktır.
Yazının başındaki değiniyle ilgili olarak diyeceğimle sonlandırmış olayım!
“Erken öten horozu kestiler!”
Azim ve Karar, 27.02.2021