YÜZÜNCÜ YILINDA MÜBADELE

<strong>YÜZÜNCÜ YILINDA</strong> <strong>MÜBADELE</strong>
31 Ocak 2023 10:56
741
A+
A-

Ceyhun Balcı

Dalya yılındayız. Yakın tarihimizin pek çok önemli olayını 100. Yılında kutlamak, anmak ve daha da önemlisi değerini anımsamak zamanı da diyebiliriz.

Yakında İzmir İktisat Kongresi’nin 100. Yılı kutlanacak.

Sonra Lozan ve yılın sonuna doğru Cumhuriyet 100. Yaşını dolduracak.

Bir de “mübadele” var.

Anadolu’da yaşanan ve tümüyle emperyalist kurgu ürünü olan boğazlaşma sonrası yapılan antlaşmayla nüfus değiş tokuşu.

Hiç kuşkusuz insani yanı var bu değiş tokuşun. İnsanların ata yurtlarını bırakıp uzaklara göçmek zorunda kalması doğal olarak sayısız acıklı yaşam öyküsünün yazılmasına yol açmıştır.

Şu sıralarda bu olaya ilişkin sergi ve yazılar da sıklaştı.

İzmir’de geçen yılın sonunda açılan “Gâvur Mahallesi” sergisi sanatsal bir etkinlik. Sergideki yapıtlar da etkileyici. Ancak, mübadele nedeniyle yaşanan olumsuzluklar üzerinden bu zorunluluğun hedefe konması, dolayısı ile de Cumhuriyet’e inceden de olsa saldırı fırsatı kaçırılmamış belli ki. Bu saldırının sergiyi gezenlerin çoğunluğunca fark edilmemiş olması ayrıca ilginç.

İzmir ölçeğinde tanınan, sevilen, sayılan ve düşünceleri ilgi gören bir yazarın “mübadele gerekli miydi?” sorusu üzerine bir şeyler yazmamak olmazdı.

Ege’nin iki yakası arasında milyonu aşkın insan yer değiştirdi mübadeleyle.

Bugünden bakıldığında, o günün koşulları göz ardı edildiğinde alabildiğine eleştirilecek bir antlaşma olarak görülebilir. Bu yapılırken de çoğu zaman olduğu gibi tarihselliğin o günün koşullarına ve zorunluluklarına göre değil de bugünün koşullarına göre değerlendirilmesi hatasına düşülüyor.

Bundan 100 yılı aşkın süre önce özellikle Batı Anadolu’da ve Anadolu’nun diğer birçok yerinde emperyalist güdümlü bir işgal yaşandı. Bu işgaller içinde Yunanlarınki farklı niteliktedir. Yunanlarınki Rum nüfusu devindiren bir özelliğe de sahip oldu. Bu tuzağa düşülmemesi dilenirdi. Ama, ne yazık ki düşüldü. Anadolu’nun Rum nüfusu Yunan işgalini sevinçle ve coşkuyla karşıladı. Elbette, onyıllar boyunca komşuluk ettikleri Türklere sevgiyle yaklaşanlar da eksik değildi. Ama, onların bu bilgece yaklaşımı boğazlaşmanın önüne geçemedi. Olanlar oldu.

Bir yandan saldırgan Yunan ordusu diğer yanda onları aratmayan Anadolulu Rumlar. “Mübadele olmak zorunda mıydı” sorusunu soranların aklına her nedense Anadolu Rumlarının Yunan ordusuna asker vermeleri gelmez. Yunan vahşetine Yunan tarafından tek karşı duruş komünist kaynaklıdır. Onlar da tüm çabalarına karşın engelleyememişlerdir bu olumsuzluğu.

Şimdi sormak gerek!

Bu denli boğazlaşmış iki toplum hiçbir şey olmamış gibi komşuluk etmeyi, yan yana yaşamayı sürdürebilir miydi?

Bir başka soru da şu olabilir.

Varsayalım ki mübadele olmadı.

Anadolu’da kalan Rum nüfus zamanla Yunanistan’ın irredantist (toprakları dışındaki soydaşlarını koruma, kollama, kurtarma) emellerine konu olabilir miydi? Aradan geçen yüzyıldan sonra bir kez daha emperyalizmin özendirmelerine tutkuyla sarılan günümüz Yunanistan’ının böyle bir hevesten kendisini kurtaramayabileceğini saptamak abartı sayılır mı?

Bu iki soru yanıtlanmadan mübadeleye 100 yıl sonra yönelen eleştirileri sağlıklı değerlendirmek olası değildir kanısındayım.

Son olarak!

Mübadelenin hiç mi kusuru yoktu diye soracaklara yanıt vermiş olalım.

Anadolu’da yaşayan, Türkçeyi Yunan harfleriyle yazan, Ortodokslar mübadele dışında bırakılsalar iyi olmaz mıydı?

Ben de bu soruyu soruyorum.

Her şeye karşın, o günün zorlu ve olumsuz koşulları altında mübadele olabildiğince sorunsuz gerçekleştirilmiştir demekten alamıyorum kendimi.

Bir yanda barış ve esenlik içinde yaşam koşulları oluşturma isteği diğer yanda onyıllarca süren komşuluğun boğazlaşmaya varan acıklı sonu!

Hangisini seçmeliydi Cumhuriyeti kurma hazırlığındaki kadrolar?

Mübadeleyi boy hedefi yapmazdan önce bakınız emperyalizme derim…

Azim ve Karar, 02.02.2023

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.