MİLLÎ İRADE, DEVLET ADAMI VE KURUMSALLAŞMA

MİLLÎ İRADE, DEVLET ADAMI VE KURUMSALLAŞMA
13 Mart 2021 23:37
845
A+
A-

Atatürk Ataname’dediyor ki, devlet yöneticileri olarak ülkemizi herhangi bir yöne sevk ederken, gerçekten bir şey yapmalı ve bunu ifade etmeliyiz. Dünyada hakiki anlamı olmayan bir şey yaptığımız zaman hiçbir şey yapmıyoruz demektir. Gerçekten bir şey yapmak, milletin iradesine uygun hareket etmektir.

Türkiye’yi yönetenler, devlet adamları, hatta âmirler ve memurlar;kendilerini o makamlara getiren gücü, eş-deyimle milletiasla unutmamalı, o makamlara ancak millete hizmet için getirilmiş olduklarını hatırlarından çıkarmamalıdır. Hükümet üyeleri ve tüm yöneticiler bilmelidir ki, bütün işlerini yalnızca milletin istediği yönde, milletin lehine yapmakla görevlidirler. Başka bir deyişle görevlerini yaparken bir an olsun Milli İrade’yi, eş-deyimle milletin gereksinimlerini, isteklerini, emel ve beklentilerini akıllarından çıkarmayacaklardır. Yaptıkları her işi bu açıdan değerlendirecek, bu koşulu yerine getirmenin vicdani rahatlığını duyacaklardır. İdeal olan daima budur, ancak gerçek hayatta durum ne yazık ki farklıdır.

Eğer milleti temsil eden ve yöneten insanlar; Millî İrade’ye saygı duymuyorlarsa, milletten farklı düşünüyor, farklı emeller besliyorlar, farklı bağlantılar içinde bulunuyorlar demektir. Bu durum onların, yönlerini şaşırdıkları, milletle aynı görüş ve tercihe sahip olmadıkları, milletin gerçek arzularının tercümanı olmadıkları anlamına gelir. Böyle bir durum, millet için tam bir felakettir, ihanet ve sömürü demektir, hatta dağılma ve batma demektir.

Atatürk diyor ki, bir devlet adamı kendi kişisel duygularının tutsağı olamaz. Yoksa devlet işlerini yürütemez, halledemez. Ülke kimsenin malı mülkü değildir. Türkiye’de birilerini iktidara ve yetkili makamlara getiren güç yalnızca Türk milletidir. O makamlarda yalnızca Türk milletine hizmet edilir. Millî Egemenlik yalnızca Türk milletinin çıkarları yolunda kullanılır.

Bir ulusun yöneticilerinde kişisel ihtiras ve tartışmalar, ulusal ve vatani görevlerin gerektirdiği yüce duyguların üzerine çıkarsa, o ülke için dağılma ve batma kaçınılmazdır. Sevgili milletime önemle tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın! Bir devlet adamı, kerameti kendisinde görmeye başladığı an, devlet adamlığı niteliğini yitirmiş demektir. Bugün Türkiye’de genel duygunun, genel iradenin, milletteki genel bir ihtiyacın ifadesi ve temsilcisi olmak yerine, kendini olağanüstü, herkesten üstün ve erişilmez olarak görüp kendi fikir ve emellerini ülkeye dayatmaya kalkışanlar vardır. Oysa, her başarının sırrı, her kuvvetin gerçek kaynağı millettir. Kendini müstesna ve “seçilmiş” olarak görenler, topluma büyük zararlar verir.

Sorun,‘kurumsallaşma’dadır. Başımıza gelen felaketlerin ana sebeplerinden biri budur, kurumsallaşma eksikliğidir. Pratikte çoğu zaman kişisel hesapların belirleyici olması milletlerin büyük bir talihsizliğidir.  Kurumsallaşma nedir?Kurumsallaşma; bir kurumun, bir teşkilatın, devletin, faaliyetlerini kişilerin şahsî zayıflık, hesap ve amaçlarına bağlı olmadan sürdüreceği bir yapıya kavuşmuş olmasıdır. Kurumsallaşmış bir birimde herkesin benimseyip uyduğu temel ilkeler, kurallar vardır. Yetki ve sorumluluklar belirli, iş ve görev tanımları açıktır. Kararlar danışma ile veya uzman raporlarına göre alınır. Kişisel ihmal veya yeteneksizlik, çıkar amaçlı fikir, yorum ve hareket kapısı olabildiğince kapalıdır.

Türkiye’de ne yazık ki devlette ve devletin hemen hiçbir biriminde sağlam bir kurumsallaşmayoktur, kalmamıştır. Bu eksiklik, Millî İrade’den ciddi sapmaların yolunu açmıştır.

Kaynak: Cihan Dura, Ataname, Doğu Kitabevi, İst., 2019

Azim ve Karar, 13.03.2021

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.