YÜZ YIL ARAYLA HAREMLİK SELÂMLIK
Cumhuriyetin 100. Yılında konuya ilişkin yayınlar da ardışık olarak okurla buluşuyor. Yüzüncü yılda Cumhuriyetin geldiği noktaya hemen her gün değiniliyor.
Henüz okurla buluşan bir kitap 100. Yılda Cumhuriyetin ilk yılını zamandizinsel olarak anlatmış. Bugün yaşadıklarımızla karşılaştırdığımızda canımızı sıksa da kitap pek çok yararlı bilgi içeriyor.
Geçtiğimiz günlerde Bursa’da bir mahalle muhtarı düğünlerde haremlik-selâmlık uygulamasına övgüler dizdi diye okuduk basında. Yetkisiyle de göreviyle de bağdaşmayan bir durumdu. Türkiye’nin yüzüncü yılda içine düştüğü gericilik sarmalıyla pek uyumlu olduğu da kuşkusuzdu. Birilerine selâm çakma ya da yaranma amaçlı olduğu da…
Yüzyıl önceye gidelim.
Aralık, 1923!
İstanbul emniyet müdürlüğü bir genelgeyle tramvaylardaki haremlik-selâmlık uygulamasını kaldırır. Devrimlerin d’sinin, laikliğin l’sinin akla bile getirilemediği zamanda İstanbul emniyeti bu kararıyla büyük dönüşümün, devrimin işaret fişeğini ateşlemiş demek abartı olmaz.
Bu uygulamanın kaldırılması için kadınla erkeği ayıran perdenin varlığına son vermek yetmiştir. Tramvaylardaki kaçgöçe eşdeğer bu uygulama kadının özgüvenini yerle bir ederken erkeğe de ırz düşmanı yaftası yapıştırmış olmaktadır.
Ayrıca, bu perdeler barındırdıkları kir ve mikrop nedeniyle bir toplum sağlığı sorunu oluşturmaktadır. Hava akımıyla uçuştuklarında iki bölümü biribirinden ayırma işlevini de yitirmektedir.
Cumhuriyetin ilânından yalnızca 2 ay sonra yaşama geçirilen bu devrimsel uygulamayla Türkiye Cumhuriyeti’nin izleyeceği yolla ilgili olarak da önemli bir ipucu verilmiş oluyordu.
Anayasa yerli yerinde dururken ama buna karşılık anayasa hemen her gün pek çok kez çiğnenirken Bursa’dan yükselen çağdışı sese şaşırmak gereksizleşiyor.
Bursa muhtarından yükselen sesin uygulamaya geçip geçmemesi çok da önemli sayılmaz.
“Söylentisi gerçekleşmesinden kötü” olan gelişmelerden birisi olarak okunmalıdır muhtarın sözleri. Böylesi bir ayrımcılığın dile getirilmiş olması bile başlı başına ürperticidir, ürkütücüdür.
Ülkeyi kurtarıp Cumhuriyeti kuranlar, devrimleri yaşama geçirdikten sonra sonsuzluğa göçmüş olanlar bugün ayağa kalkıp olanı biteni görseler en hafif deyişle kahrolurlardı. Neyse ki böyle bir durumun yaşanması olasılığı yok diyerek kendimizi rahatlatalım.
Geçtiğimiz günlerde andığımız Madımak kalkışmasının öncülü 1930’da Menemen’de yaşanmıştı. Bu olayı öğrendiğinde, Atatürk’ün “Menemen’i haritadan silin!” diye tepki verdiği söylenir. “Ville maudite” (istenmeyen şehir) olarak da tanımlanan bu durum yaşanmamış olsa da kurtarıcı, kurucu ve devrimcinin duyarlılığını yansıtması bakımından hiç akıldan çıkartılmaması gereken bir tepki olduğu da kuşkusuzdur.
En büyük eseri Cumhuriyet’i gözbebeği gibi koruyanlara inat gerici Yeni Türkiye’nin düzeysiz, niteliksiz ve densiz ucuz kahramanları köşeli çıkışlarıyla sahneden inmeye niyetleri olmadığını her fırsatta haykırır gibiler.
Dinci gericilik surda bir kez delik açtığında başa çıkılması zor.
Yaşadıklarımıza hemen her gün eklenen yeni halkalar bu zorluğu gözümüzün içine sokan cinsten.
Kaynakça
Cumhuriyet’in İlk Yılı, 29 Ekim 1923 – 29 Ekim 1924, Yapı Kredi Yayınları, 2023, İstanbul.