YER ADLARI
Oysa, yaşayan insan ne denli değerli olursa olsun sonuçta bir saatli bombadır.
Yaşamının sondan bir önceki gününde öyle bir şey yapar, öylesine bir eylemin içinde olur ki değil adının bir yerde yaşatılması, adının anılması bile sorun yaratabilir.

Yer adları bir ülkenin izlediği rotayı belirlemek bakımından önemli ipuçları içerir. Cumhuriyetle birlikte bu bakımdan önemli dönüşüm yaşanmıştır.
Bir yandan cumhuriyete giden yolda yaşananlar diğer yandan da Türk ulus kimliği oluşturma çabaları yer adlarını biçimlendirmiştir.
Cumhuriyetin yer adları arasında Milli Mücadeleye karşı duranların, devrimlere direnç gösterenlerin, çağdaş yaşam anlayışına karşı duranların yer almaması doğaldır.
Cumhuriyete karşı duruşun kendisini gösterdiği ve giderek güç kazandığı koşullarda olumsuz bir değişim yaşandığı gerçektir. Bir bakıma meydan okuma olarak da görülebilir bu durum.
İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Sait, Saidi Nursi, Seyit Rıza adları ilk akla gelenler.
Hafta sonunda bir sınav için, hekimlik diplomamı da veren Ege Üniversitesi yerleşkesindeydim. Sınava girdiğim yapı Ziraat Fakültesi’ni oluşturan bloklardan birisiydi. Bu yapılara ya da bloklara geçmişte bu fakülteye hizmet vermiş olanların adlarının verilmiş olması olağandı. Başka pek çok ülkede de buna benzer eğilimlere rastlanır. Bir tür anıya saygı ve adı verilen kişinin ölümsüzleştirilmesidir bununla amaçlanan.
Bu gibi durumlarda yaşayan kimselerin adlarının verilmesi gibi bir seçenek neredeyse akla getirilmez. Getirilmemelidir.
Üniversitenin şu anda görev başındaki rektörünün adının verilmesi rastlanan bir durum değildi.
Bu durum, ülkemiz genelinde, yaşayan devlet büyüklerinin ve siyasetçilerinin adlarının kendileriyle eş zamanlı yaşatılması eğilimiyle yakından ilintili olmalıdır.
Oysa, yaşayan insan ne denli değerli olursa olsun sonuçta bir saatli bombadır.
Yaşamının sondan bir önceki gününde öyle bir şey yapar, öylesine bir eylemin içinde olur ki değil adının bir yerde yaşatılması, adının anılması bile sorun yaratabilir.
Türkiye’de son çeyrek yüzyılda, yaşayan kişilerin adlarının bir yerlere verilmesi eğilimi güç kazanmıştır. Alışkanlığa dönüşmüştür de denebilir.
Hemen her ortamda etkiyi ve yetkiyi ele geçirenlerin adlarını bir yerlere ver(dir)dikleri sıradanlaşmış bir uygulamaya dönüştü.
Hafta sonunda tanıklık ettiğim durum da bu eğilimle yakından ilişkiliydi.
Yaşayan kimselerin adlarının bir yerlerde yaşatılması eğilimine karşı çıkışımın kişisel değil ilkesel olduğunun altını çizmekte yarar görüyorum. Bu eğilimi güçlendirenlerin, değerli olmalarından çok erki ellerinde tutuyor oluşları ve bu yolla adlarını bir yerlere verdirmelerini saptamak gerekir.
Tek kişilik egemenlik anlayışının makro ve mikro ölçekte güç kazanması, kendine hayranlık duygusunun ve güç gösterisinin sergilenmesine fırsat vermektedir.
Yaşayan kişilerin kamusal yer adları olarak karşımıza çıkış sıklığına bir de bu açıdan bakmak gereği duydum.