ÜÇ FİDANIN ÖĞRETTİĞİ
Yıl 1968!
Önde Deniz Gezmiş, dönemin sosyalist gençleri Samsun’dan Ankara’ya “Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal” yürüyüşündeler.
Aynı zaman aralığında “Altıncı Filo Defol” diyebilen gençlerin tam bağımsızlığı Mustafa Kemal’le özdeşleştirebilmiş olmaları elbette şaşırtıcı değil.

Üç fidan’ı (Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan) yokluklarının 53. Yılında saygıyla anıyoruz.
Üç fidan üzerine çok şey yazıldı, yazılmakta. Ne kadar yazılsa azdır.
Ancak, bir önemli nokta ne denli işlendi ve öne çıkartıldı?
Unutuldu mu unutturuldu mu?
Zaman ilerledikçe onları kısa ve öz olarak anlatacak önemli özellikten neredeyse söz edilmez oldu.
Bunda, bugün gelinen noktada solun kimlik siyasetine eklemlenmesinin önemli etkisi olduğu kanısındayım.
Başka deyişle, sosyalist sol neredeyse tümüyle kimlik siyasetine tutsak olmuş durumdadır.
Durum böyle olunca tutsak düşenler üç fidanın antiemperyalist duruşunu görmezden gelmeyi seçmişlerdir.
Artık çok açıktır ki, her ne kadar kendisine sol etiketi yapıştırsa da kimlik siyaseti emperyal güdümlüdür. Emperyal güdümlü oluşumdan antiemperyalist duruş ummak boş beklentiden öte değildir.
Üç fidanın andığımız nedenlerle günümüzde çok dile getirilmeyen bir önemli eylemini anımsayalım.
Yıl 1968!
Önde Deniz Gezmiş, dönemin sosyalist gençleri Samsun’dan Ankara’ya “Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal” yürüyüşündeler.
Aynı zaman aralığında “Altıncı Filo Defol” diyebilen gençlerin tam bağımsızlığı Mustafa Kemal’le özdeşleştirebilmiş olmaları elbette şaşırtıcı değil.
ABD emperyalizminin kara gücüyle sıkı fıkı olan, terör örgütünün siyasi uzantısıyla seçim işbirliği yapan günümüz sosyalist yapılarının bu bağlamdaki suskunluğu ve edilgenliği dikkate olduğu kadar eleştiriye değerdir.
Sırrı Süreyya Önder’in rahatsızlığıyla başlayan ve ölümüyle doruğa ulaşan kimlik siyaseti tutkusunu bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Tıpkı cellâdına aşk duyan kurban gibidir bugünün sosyalist solu ülkemizde.
Bu saptamayı yaparken, kimlik siyasetinin kanatları altında kalmamayı başaran sosyalist/komünist solun hakkını teslim etmeyi unutmamak gerek.
Oysa, 50 yıl önce yaşananları anımsayan bir sosyalist solun bugünkü hatalardan uzak durması olasıydı. Böylelikle kimliğine yakışır bir tutum alabileceği gibi kendisini büyüten bir yola da girmiş olurdu.
Hatalarının kurbanı olan sosyalist solun geçmişten alacağı çok ders var.
Her yıldönümünde duygusal iletilerle ve törenlerle anmaya üç fidanın öğrettiklerini ekleyebilseler içine düştükleri açmazdan çıkmaları kolaylaşacak.
Umalım, dileyelim…