TÜRKİYE NEDEN KIRMIZI ET FAKİRİ OLDU?
Mustafa KAYMAKÇI
Kırmızı et fiyatlarındaki artış, Türkiye’de gündemini koruyor ve korumaya da devam edecek. Fiyatlarının nasıl düşürülebileceği konusunda iki yaklaşım var.
Kimileri, ağırlıklı olarak kırmız et ticareti yapanlar ve et sanayicileri, ithalden yana. Temel amaçlarının da halka daha ucuza et temini olduğunu söylüyorlar.
Ticaret erbabının halkımızı bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum, özür diliyorum.
Kimileri de, et ithalatının sorunun çözümüne çare olamayacağını, ancak ithalat lobisinin ve Batılıların bundan çıkar sağlayacağını belirtiyorlar.
İthalat Çözüm Olmuş Mu?
Dilerdeniz önce şimdiye değin ne kadar ithalat olmuş ona bakalım.
Türkiye’de , 2010 yılından 2024 yılının Haziran ayına kadar 11 milyar 357 milyon 207 bin dolarlık canlı hayvan ve et ithalatı yapmış bulunuyoruz.
14 yılda canlı hayvan olarak 6,8 milyon büyükbaş, 3,1 milyon küçükbaş getirdik. 373 bin 352 ton karkas et ithal ettik.
2024 sonu itibarıyla milli gelirimizin 1,3 trilyon doları aşmasını beklediğimiz ifade ediliyor.
Acaba salt hayvan ve et ithalatına ayrılan pay, mili gelirimizin ne kadarı?
İsterseniz şimdiye değin ithalata ayrılan bütçeyi TL üzerinden de bir hesaplayalım.
28 Kasım 2024 tarihindeki döviz kuru üzerinden bir değerlendirme yaparsak canlı hayvan ve et ithalatına ayırdığımız para,ya da yabana ödediğimiz para 393 milyar 527 milyon TL’sını geçmiş.
Bütün bunlara karşın ithalatla et fiyatları düşmedi.
İthalat başladığında karkas etin kilosu 10-12 liraydı, şu anda 350-400 lirayı aşmak üzere.
Pirzola gibi kaliteli et fiyatları da 1000 lirayı çoktan geçti.
Kısaca ithalat arttıkça, söylenenin tam aksine et fiyatları daha da yükseldi.
Fiyatlar yüksek olduğu için milyonlara insan kırmızı ete ulaşamaz duruma geldi. Çünkü hayvan varlığı, nüfus başına artmadı.
Bir rakam vereyim.Kırk yıl önce insan başına bir koyun düşerken 2024 yılında dört insana bir koyun düşüyor.
Bunlara sağlıklı cevap vermek için, bugünlere nasıl gelindi, kısaca irdelemek gerekiyor.
Türkiye Neden Kırmızı Et Fakiri Oldu?
• Batı, ABD/AB, doğayı aşırı bir şekilde sömürerek gereksinimlerinden daha çok tarımsal stok ve girdi oluşturuyor. Bunlara pazar bulmak için çevre ülkelerinin tarımlarını çökertiyor, çökertmeye devam ediyor. Çökertmek için de tarım ürünlerinin Dünya Borsa Fiyatlarını aşağıya çekiyorlar, arkasından Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası gibi örgütleri kullanarak çevre ülkelerine ithalatı dayatıyorlar.
• Neoliberal politikalar Türkiye Tarımı’nda nasıl uygulandı? Tarımsal KİTLER özelleştirildi. İç piyasayı terbiye etmek gerekçesiyle tarım ürünleri ithal edildi. Desteklemelerde istikrarsızlık ve yetersizlik yaratıldı.
Yetersiz desteklemeler ise üreticilerin büyük çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelere değil, dev işletmelerin yaratılması ya da çok sınırlı büyük işletmeler lehine kullanıldı, bu süreç devam ediyor.
• Anılan politikaların hayvansal üretime yansıması ise şöyle oldu; Desteklemelerde sığır yetiştiriciliği öne çıkarıldı.
Çünkü Batı’nın elinde olağanüstü sığır ürünleri ve bunları yaratan sığır stokları vardı. Koyun ve keçi yetiştiriciliği görmezlikten gelindi.
• Batı’da sığır stokları yine dayanılmaz duruma gelince Türkiye’ye inek sütünden üretilmiş süt tozları, doğrudan ya da dolaylı buzağı maması olarak pazarlanıyor.Sanayici bunlara yönelince çiğ süt fiyatları düşüyor.Son 20 yılda milyonlarca anaç sığır kasaba gitmiş bulunuyor.
Sonuçta birim nüfus başına hayvan sayısı artmadı,çünkü hayvancılıkla geçinen çiftçilerimiz para kazanamadığı için tarımdan uzaklaşmak zorunda bırakıldı.
Et açığında koyun ve keçinin neredeyse yarı yarıya azalması da ana etmenlerden biri oldu.
Sonuç da kırmızı et üretimi alarm vermeye başladı.
Çözüm Var Mı?
Hiç kimse günlük çözümler peşinde koşmasın. Tarım ve Orman Bakanlığı da ne yapacağını belirlesin. Kimi zamanlar et ithalatı için hazırlıklar yapılıyor deniyor, kimi zamanlar da ithalatı düşünmüyoruz, besi danası ithali söz konusu olabilecek sözler ediliyor. Böyle politika olur mu?
Çözüm var;
- “Tarımda uygulanan neoliberal politikalardan vazgeçilmeli.
- Özelleştirilen ve kimileri de kapatılan Tarımsal KİT’leri; Süt Endüstri Kurumu, Yem Sanayi, Yapağı ve Tiftik Anonim Şirketlerinin yeniden açın. Et ve Süt Kurumu’nu işlevsel hale getirin.
- Ulusal Süt Konseyi ve Ulusal Et Konseyi’ni süs olmaktan çıkartın.
- Koyun ve keçiciliğin hayvansal üretim içindeki payını yükseltecek düzenlemeler yapın. Çünkü Türkiye’nin meraları koyun-keçiye uygundur,ayrıca özellikle Doğu ve Güneydoğu tam bir koyunculuk bölgeleridir.
- Hayvan ıslahı çalışmalarına önem verin. Tarım ve Orman Bakanlığı, üniversitelerle ortak ıslah çalışmaları yapsın.
- Kesinlikle ve kesinlikle tarım ürünlerinde ithalata yönelmeyin. Dünya Ticaret Örgütü’nün getirdiği zorlamalara çare arayın. Örneğin kalite standartlarını yükseltin.
- İthalat ayırdığınız bütçeyi, hayvan yetiştiricilerine yem,mazot,elektrik,su gibi desteklerle verin “derim
Son söz, ithalat çözüm değil.
Bağımlılık yaratıyor. Tıpkı afyon, esrar gibi. Bağımlılığa karşı çıkılmalı.
Çağdaş ve adam olmanın anlamı budur.
Azim ve Karar, 05.12.2024