Rehber İmamlık Hukukuna göre ”8 Mart”
Kadınlarımız karanlığı bir ucundan yakmadıkça…
Kadınlar, 50-60 yılda elde ettikleri haklarını bir fetvayla geri vermeye niyetli değillerdi.
8 Mart 1979’da fetvanın yarattığı endişe gösterilere katılımı çoğalttı.
Onları uzaktan izleyen çarşaflı kadınlar da yavaş yavaş çoğaldılar, çevrelerine yaklaştılar.
Göstericiler kuşkulanmadılar. Birden kısa sakallı, silahlı kişiler motosikletleriyle çarşaflıların yanına geldiler.
Otomatik tüfekleri ellerinde göstericileri koruyormuş gibi yaparak araya girdiler. Bir süre sonra slogan duyuldu: “Tek parti Hizbullah! Tek lider Ruhullah!“
Silahlarını havaya kaldırarak bağırıyorlardı.
Birden barikat aralandı ve çarşaflı kadınlar aralardan geçerek gösterici kadınlara bıçaklarla, sopalarla, taşlarla saldırdılar. Çok sayıda kadın yaralandı.
Kadınlar saldırıyı püskürtmek için ileri atılınca eli silahlılar onları engelledi.
Kuşatılan kadınlar korkuyla ortaya kümelendiler.
Saldırganlar saatler sonra çekildiler. (…)
Birkaç hafta sonra:
Humeyni Hattında yürüyen Samsunlu kişi, daha Tahran’a sığınmamış, İran devlet kurumunda çalışmaya başlamamıştı. Kum’a, Tahran’a gidip geldikçe yazıyordu: “İslam kılık kıyafeti ile örtünmedikleri takdirde İslam Cumhuriyetinden maaş alamayacaklar” diyordu.
Molla polislerin “çarşafıyla iffetini korumaya çalışan kadınlara karşı himayeci rolünde” olduklarını; “o sosyete karılarına, o şırfıntılara karşı saldırıya seyirci” kaldıklarını anlatıyordu.
Bu İKO’cu, Akıncı, İslamcı önder o saldırı gününde, Rehber İmam’ın (Tek yetkili Başkanın) molla polislerinin “yürekten gelen bir duyguyla, vurun bacılarım, bu faasıklara, bu facirelere” dediklerini yazarak öfkesini kusuyordu.
Çarşafsız kadınlara “fahişe, sosyete karısı, şırfıntı, sokak şırfıntıları, günahkâr, erkek düşkünü” derken, kadın haklarını savunanları da “fahişe, uluslararası fahişe, fahişe yazar” diye niteliyordu.
[Zifiri Karanlıkta İçten Çürüme-Celladın Gecesi, UDY, 10 Temmuz 2016, s. 150-153’ten]
Bu olayların içinde yer alan örgütün yandaşları Türkiye’de rahat rahat dolaşıyorlar! Ayetullah tiranlığını anti-emperyalist diye yutturarak Türkiye’ye Başkanlık değil Rehber İmamlık düzeninin geldiğini halktan saklayan sözde Cumhuriyetçiler, uydurma bedevi aşığı hurmacı milliyetçiler, ihanet içindedirler!
Her 8 Mart’ta karanlığa gidişi bir yana bırakıp oraya buraya eğlenceli afişler yapıştıranlar, genç kızlara, kadınlara ulu orta saldıranların, öldürenlerin, yaralayanların, tekmeleyenlerin, sanat merkezlerini yakanların, palalı, pompalı tüfeklilerin birer cihad eri olduklarını unutarak twit-mwit ile idare etmenin bedelini…
Gerçeklerden kaçarak karanlıktan kurtulamazsınız!
8 Mart 2016 ve yeniden 8 Mart 2017
*
O ulaşılamayan kadınlar için
İSYAN YENİDEN
Bir kadın ağlıyordu
Ankara ayazında bir kadın
Omzuna sıyrılmış ak yazması
Islak gözler ulaşılmaz ufuklarda
Torbada meyhane artığı ekmek
*
Bir kadın ağlıyordu
Yayla kaçkını, tutsak kente
Yaşam yorgunu, sarsak adımları
Gidiyor bilinmez nereye
Belli ki aç kalmış yavruları
*
Ağlıyor sallayarak selvi boyunu
68 Baharı’nda Ezo Gelin idi
Şimdi küresel dilenci
İçimdeki delikanlı incindi
Dişlerime sıkışmış isyan ağladı
(M. Yıldırım, Yürekler Kör, UDY, 2008, s. 74)
Azim ve Karar, 07.03.2021