ORMANIN KORUYUCUSU ANASI; ”KEÇİ YOKSA, ORMANDA YOKTUR” DİYOR!
Mustafa Kaymakçı
“Keçilerin girmediği ormanlarda yangın bizi bekliyor, keçi yoksa, ormanda yoktur.”Bu sav sözler, ormanın koruyucusu anası Pervin Çoban Savran’a ait. Kimileri bilmez. O, Anadolu’nun son göçerleri Sarıkeçililer Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı.
Orman yangınlarının çıkmasının nedenlerinden biri olarak, keçilerin ormanlarda artık dolaşmıyor oluşunu gösteren Çoban, bilinçli ve denetimli keçi otlatmanın ormana sağladığı yararları şöyle özetliyor:
“• Ormanda otlayan hayvanlar ayakları ile bir yandan toprağı sıkıştırırken diğer yandan da yüzeyde kalan ağaç tohumlarına basarak onları nemli toprak tabakasına kadar gömerler. Böylece tohumların çimlenip yeni fide oluşturmasına olanak yaratırlar. Diğer yandan da kalın malç tabakasını delerek alt katmanların havalanmasını sağlarlar.
• Hayvanların otlama sırasında bıraktıkları gübre, tohumların çimlenme ve çıkışları, fidelerin büyümeleri hızlanır. Bu yarar, özellikle hayvanların geceledikleri, toplu olarak bulundukları alanlarda dikkate değer boyuttadır.
• Orman altındaki otsu bitkilerin keçilerce otlanması, genç fide ve fidanlarının rekabet güçlerini artırır. Otlatma; fide ve fidanların çapalanması anlamına gelir.
• Orman altındaki ve yangın şeritlerindeki otsu bitkilerin otlatılması, aynı zamanda onların kuruyarak yangına materyal olmalarını da engeller. Pek çok orman yangını, kuru otsu bitkilerin tutuşması ve yaygınlaşması şeklinde olmaktadır.
• Keçiler otlarken asalakları da yok ederler, bitkileri yerken aynı zamanda budama yaparlar, fidanların altını havalandırır, toprağı sertleştirerek kaymasını önlerler.
• Keçiler göç sırasında endemik bitkilerin bir yerden başka bir yere taşınması konusunda da doğaya yarar sağlamaktadır.
• Keçi, sadece yeni dikim sahalarının içerisine girer ve yeni filiz vermiş fidanları yerse, ormana zarar verebilir. “
Göçerlerin ve keçi çobanlarının, keçileri yeni dikim alanlarına sokmadıklarını, ormanın onlar için önemli olduğunu ısrarla vurgulayan Çoban; “Ormanda ilk dumanı görüp haber veren Yörüklerdir… Gözetleme kuleleri her yeri göremez, ormanda belli dönemlerde kalırlar. Ormanı koruyacak olanlar ormana karargâh kursun ve ormanı asıl kim tahrip ediyormuş görsün” diyerek ormanı tahrip eden diğer unsurlara vurgu yapıyor.
Keçi yetiştiriciliği neden horlandı?
Pervin Çoban Sarvan’ın keçiyi gözeterek ormanı koruyabileceğimiz konusundaki görüşleri, aynı zamanda bilimsel açıdan da doğru. Bununla birlikte Türkiye’de farklı etmenlerle keçiden uzaklaşıldığı gözlemlenmekte. Keçiden uzaklaşmada ve sayısının azaltılmasında en önemli gerekçe, keçi varlığımızın büyük bir çoğunluğunu oluşturan kıl keçilerinden ormanların korunması konusu olmuş.1960 yılında 27 milyon nüfusa karşılık, 24.5 milyon keçi günümüzde ise yaklaşık 12 milyon düzeyine düşmüş.
İlköğrenimden başlayarak insanlarımıza keçi, orman düşmanı olarak benimsetilmiş. Orman alanlarının azalmasında kıl keçilerinin doğrudan payı, nesnel açıdan saptanmamış, asıl etmenler olan turistik yerler için ormanın tahrip edilmesi, golf sahaları yapmak üzere makilik hatta ergin ağaçların kesilmesi, tarla açmalar ve yaz yangınlarının payları araştırılması göz ardı edilmiş.
Ormanı korumak, keçiyi korumakla eşdeğerdir.
Son günlerde bu doğrultuda iki nitelikli yazı çıktı. Bunlardan birincisi, bir doğa gazetecisi Yusuf Yavuz’a ait. Yavuz “ Herkes uygulamaya başladı… İtfaiyeci keçi birlikleri” adlı yazısında günümüzde Akdeniz ülkelerinde keçi yetiştiriciliği ile ormanının nasıl korunduğu konusunda örnekler veriyor ve şöyle diyor: “İspanya’da orman yangını önleme programlarına katılan çiftçiler, Orman Hizmetleri tarafından belirlenen yanıcı madde kesintisi alanlarında hayvanlarını yoğun bir şekilde otlatıyor. Karşılığında para ve/veya ayni ücret alıyorlar. Comunitat Valenciana’da (doğu İspanya), hayvanlarını en az 130 gün boyunca yanıcı molalarında konsantre eden çiftçilere 22 hektar-1 yıl-1 € ödeme yapılır. Hektar başına bir inek, üç keçi veya beş koyun için asgari stoklama oranı olmalıdır….Yangın çıkışlarında yoğun olarak keçi otlatılarak çalıların azaltılması, diğer alternatif tedavilere göre daha az maliyetlidir; ayrıca keçi çobanı ve köpeklerin varlığı kundakçılar için caydırıcılık teşkil eder ve erken teşhis sağlar”
Aynı doğrultuda bir tespiti de,“Keçilerin yangın önlemedeki rolünü bilir misiniz?” yazısıyla meslektaşım Prof.Dr. İbrahim Ortaş yapmış bulunuyor: Ortaş şunları yazmış:“Keçiler ortamdaki otları ve ağaç gövdelerinde gelişen sürgünleri tükettiği için yangının gelişmesini engelliyordu. Ancak bugün keçiler doğadan çok kapalı ağıllarda tutuluyor ve sayıları geçmişe kıyasla azaldı. Ayrıca doğal bitki ve hayvan çeşitliliği de azaldığı için her etki yeni bir sonuç doğuruyor, oluşan sonuç yeni bir etkiye neden olmaktadır. Otlar geçmişte olduğu gibi keçi, dağ keçisi, geyik, tavşan ve diğer ot tüketen hayvanlar tarafından yeşilken tüketilseydi bu kadar kuru ot gelişmez ve yangınlar da hızla ilerlemezdi. Özetle Yangınla mücadelede kontrolü otlatma da önemli olup diğer birçok yönetim yöntemleri ile yangınlar önlenebilir ve en az hasarla kontrol edilerek söndürülebilirdi.”
Çözüm Ne?
Birincisi; orman kenarı ve içinde denetimli keçi otlatma,
İkincisi; göçerleri ve keçi yetiştiricilerini ekonomik ve sosyal açıdan geliştirmek,kısaca insanca yaşamlarını sağlayıcı önlemler olmak,
Üçüncüsü; orman köylüsü ve işçisini ormanın getirilerinden birinci derecede sahiplendirmek,
Dördüncüsü; olası orman yangınlarına karşı donatımlı olmak,
Beşincisi ise; keçi eti, sütü ve peynirinin en sağlıklı ürünler olduğu konularında kamuoyu çalışmaları yapmak ve de doğaya giderek yabancılaştırılan kent insanlarımızın, keçiyi küçümseyen ve kaçar yaklaşımına son verici çalışmalar yapmak.
Yazımı ormanın koruyucusu anası Pervin Çoban Savran’ın sorusuyla sonlandırıyorum: “Keçi ormanı ihaleye açıp meşe kömürü yapmaz, golf sahası, spor sahası, tatil köyü yapmaz, keçiler ormanı yakmaz… Sigara içen, izmarit atan bir keçi var mı?”
Azim ve Karar, 11 Ağustos 2021