NOBEL
Ceyhun BALCI
Ekim ayı Nobel ödüllerinin açıklanma zamanıdır. Bilim ve edebiyat çevreleri başta olmak üzere dünya kamuoyu bu ödüllerden ilgisini esirgemez. Kimya, fizik ve tıp ödülleri çok tartışılmaz. Bir şekilde hak edene verildiği düşüncesi kabul görür.
Edebiyat ve barış ödülleri ise hemen her yıl tartışmanın odağında yer alır.
Bu yılki barış ödülleri de bana göre beklenen tartışmanın pimini çekmiştir.
Birisi Filipinli (Maria Ressa) diğeri Rus (Dimitri Muratov) adlı iki gazeteci arasında paylaştırıldı bu yılki barış ödülleri.
Filipinler bize uzak bir yer. Önce İspanyol onu da izleyerek ABD egemenliği altında acılı yıllar geçirmiş bir ülke. Tıpkı Küba gibi. Ülkenin Amerikancı önderi Ferdinand Markos ve kaç bin çift ayakkabısı olduğunu bilinemeyen eşi İmelda’nın küresel ölçekli ünü bu uzak ülkeyi tanımamda önemli etkiye sahip.
Rusya ise ebedi ve ezeli dost-düşman sayabileceğimiz komşumuz. Her zaman olmasa da en azından günümüzde çıkar ve yazgı birliği içinde olduğumuz ülke.
Nobel Barış Ödülü’yle tanışıklığımız ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ödüle adaylığına dayanır. Bir zaman düşmanı konumunda olan Yunan önder Elefterios Venizelos önermiştir Atatürk’ü bu ödüle. Bu bilgi aklıma geldikçe iyi ki bu ödül Atatürk’e verilmemiş derim kendi kendime. Verilmiş olsaydı Nobel onurlanırdı hiç kuşkusuz. Ama, Milletler Cemiyeti’ne giriş tartışmaları sırasında “biz bu topluluğa katılmayı düşünmüyoruz, ama çağırırlarsa düşünürüz” diyebilen bilgelik bu ödülü kabul eder miydi sorusunu sormaktan da alamıyorum kendimi.
Bu yılki Nobel ödüllerine dönersek…
Ödülü paylaşanlardan birisi Filipinli gazeteci Maria Ressa! Her ne kadar ödül bu hanımefendiye verilmiş olsa da bu ödül aracılığıyla ileti gönderilmek istenen yer Filipinler yönetimi ve dolayısı ile de Başkan Rodrigo Duterte’dir. Filipinler uzun süren sömürge dönemi sonrasında hiç de kısa olmayan bir emperyal dostluğu süreci yaşadı. Başka deyişle arka bahçe oldu. Uzun süren süren bu dönemin önemli adlarından birisi olan Ferdinand Marcos’un ayakkabı düşkünü eşi İmelda’ya ilgisini esirgeyen Batılılar şimdilerde Rodrigo Duterte’ye Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Kurulu aracılığıyla olumsuzluk yüklemekte gecikmiyorlar. Emperyal işbirlikçiliği dönemindeki insanlık suçlarına karşı duranlara Nobel ödülünü çok görenler Duterte karşıtlığını ödüllendirmekte gecikmediler.
Zamanlama manidar!
Dünyanın ekseninin doğuya kaydığı günümüzde doğal olarak emperyal güçlerin dikkati de bölgeye odaklandı. Orta Doğu ve Afganistan’da başarıya hasret kalan ABD şimdilerde Pasifik’i ısıtmakta buldu çareyi. Böylelikle Çin’i ve bağlaşıklarını denetim altına alacağı beklentisiyle. Bu koşullar altında emperyale yüz vermeyen Duterte’den daha iyi bir hedef bulunamazdı. Duterte karşıtı gazeteciye verilen ödülü emperyalin Filipinlere parmak sallaması olarak da algılamak yanlış olmaz.Hanımefendinin özgeçmişinden birkaç tümce okumak yeterli olabilir kimliğini öğrenmek bakımından.
“Filipinli-Amerikalı gazeteci, “CNN için çalışmış baş araştırmacı”
Ödüle ortak edilen Rus gazeteci Dimitri Muratov’a gelince.
Doğrudan Çin karşıtlığına ödül verme özgüveni bulamayanlar doğuda emperyalin ayağına dolaşan iki ülkeyi hedeflemişler belli ki.
Rusya da onlardan biri. Bu satırları okuyan kimileri “ama Rus önder Putin de otokrat, baskıcı, vb diyeceklerdir”. Bu ayrı bir tartışmaya konu olabilir hiç kuşkusuz.
Ama, yalın gerçek varsa Rusya’nın kısa süren Yeltsin savrukluğu döneminden sonra Putin’le birlikte toparlandığı ve yeniden önemli bir güce dönüştüğüdür. Rusya’nın önemli güce dönüşmesinin bize yararı ne diyenlere yanıt olsun!
Elbette, doğrudan bize yararı yok bu yükselişin! Ama, karşıtsız kalan emperyalin karşısında Rusya’yı bulması haydutluğunu sınırlandırması zorunluluğu sonucunu doğurmuştur. Bu önemli gelişme dünya ve Türkiye için doğru olmuştur demekle yetiniyorum. Bu görüşümün Rusçulukla değil de antiemperyalist bakış açısıyla özdeşleştirilmesini dilemekle yetinirim.
Nobel Barış Ödülü, tarihi boyunca olduğu gibi bu yıl da emperyalin küresel ereklerine hizmet aygıtı olmuştur. Bunun böyle olduğunu, ödülün bugüne dek kimlere verildiğine bakarak da kolaylıkla anlayabilirsiniz.
Arada tek tük renksiz, kokusuz ödül sahipleri olsa da Nobel Barış Ödülü alanlar benim gözümde sahibinin sesi olmuş kişi ve kurumlardır.
Yanılıyor muyum?
Azim ve Karar, 09.10.2021