MUTLULUK MU, GARA MI?
Birleşmiş Milletler 2020 yılı Dünya Mutluluk Raporu verileri açıklandı. Mutluluk verileri oluşturulurken, kişi başına düşen gelir, sosyal destekler, sağlıklı yaşam süresi, güven, cömertlik, sosyal özgürlükler gibi parametreler göz önünde bulundurulmaktadır. Buna göre 2020 yılında dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya oldu. Türkiye ise 156 ülke arasında 93. sırada yer aldı. Türkiye 2019 yılında 79, 2018 yılında 74, 2017 yılında 69. sırada yer almıştı. Türkiye’de mutluluk her geçen yıl azalmaktadır.
Ülkemizde yıllardır süregelen ekonomik kriz, enflasyon, açlık, yoksulluk, işsizlik, insanların mutlu olmasına engeldir. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin verilerine göre 2020 yılı sonunda bireysel kredi borcu olan 34 milyon 4 bin kişi bulunmaktadır. Aynı şekilde bireysel konut kredisi borcu olan 2 milyon 601 bin kişi, bireysel ihtiyaç kredisi borcu 27 milyon 885 bin kişi bulunmaktadır. Bunların yanında ülkemizde yolsuzluk ve rüşvette sınır tanınmamaktadır. Hukuk dışı tutum ve davranışlar büyük boyutlara ulaşmıştır.
Yanlış politikalarla yönetilen ülkemizde tarım ve hayvancılık bitirilmiş, sanayi ve üretim durma noktasına gelmiştir. Bilimsel ve laik eğitime son verilmektedir. Kadınlarımız ve çocuklarımız hemen hemen her gün taciz ve tecavüz sarmalındadır. Yetersiz ve uygun olmayan atamalar ve torpil her kurumda normal hale getirilmiştir. Dış politikamız yerlerde sürünmektedir, Ege adalarımız işgal edilmiştir. Bütün bunların yanında koronavirüs salgını ve yetersiz kalan önlemler de mutsuzluğa yol açmaktadır. Yıllardır süren terör eylemleri de insanların mutlu olmalarının önündeki büyük engellerdendir. PKK terör örgütü yıllardır elli bine yakın vatandaşımızı öldürmüş, şehit etmiştir. Yaralanan, sakat kalan, yerinden, yurdundan edilen on binlerce vatandaşımız vardır.
Bilindiği gibi son olarak Irak’ın kuzeyinde bulunan, sınırımıza 40 km uzaklıktaki Gara Dağı’nda bir operasyon gerçekleştirilmiştir. PKK terör örgütünün ininde öldürülen; önce ‘sivil’ olduğu açıklanan, PKK terör örgütü tarafından 5-6 yıl önce kaçırılarak rehin tutulan 13 vatandaşımızın durumu, toplumu derinden sarsmıştır. Bu ve bunun gibi şartlarda ülkede mutluluk, huzur havası esmesi olanaklı değildir. Bu insanların neden bunca zamandır kurtarılamadığını siyasi iktidar açıklayamamaktadır. Neredeyse hemen hemen her gün olumsuz bir durum yaşanmaktadır.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında PKK terör örgütünün eylemleri bitirilme noktasına gelmişti. Ancak yapılan büyük yanlışlar sonucunda günümüzde PKK terör örgütünün güçlenmesine destek olunduğu gibi, uzantıları da %10’un üzerinde oy alacak duruma getirilmiştir. Bu ihanete varan yanlışları anımsamak gerekir: Askeri dışlayıp akil denilen akılsızlarla açılım toplantısı yapmak. Oslo’da PKK terör örgütüyle görüşmeler ve pazarlıklar yapmak, Güneydoğu’ya atanacak vali ve emniyet müdürlerinin atanması için PKK terör örgütünün onayını almak. PKK terör örgütünün militanlarını Habur sınır kapısında davul zurna ile karşılamak, çadır mahkemeleri kurmak, PKK terör örgütünün hendek kazmasına, bomba yerleştirmesine göz yummak, destek olmak.
Yanlışlar saymakla bitmiyor: Kürdistan Devlet Başkanı havalarında gezen Mesut Barzani’yi AKP kongresine “onur konuğu” olarak çağırıp, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diyerek ayakta alkışlatmak. AKP’nin Diyarbakır mitingine Mesut Barzani’yi davet etmek. Daha sonra ülkemizi ziyaret eden Mesut Barzani’yi kırmızı halılarla karşılamak ve havaalanlarına ilk kez Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağı asmak. YPG’nin başı Salih Müslim’i Ankara’ya çağırıp, kırmızı halılarla karşılamak. İmralı’ya koşturup bebek katili terörist başından mektup getirterek, Diyarbakır meydanında okutmak. Eli kanlı terörist Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkarmak, bebek katiliyle ortak anayasa yapmaya kalkmak…
Bunların yanına HDP güzellemesine katılan muhalefeti, cilalanan Demirtaş aşıklarını, FETÖ sevicilerini ve olmazsa olmaz Sorospu çocuklarını da koymak gerekir. Bu şekilde terörle mücadele yapılamayacağı, geldiğimiz durumdan da bellidir. Üstelik dış güçlerin destekleri de PKK terör örgütünün arkasındadır. ABD özellikle, PKK, YPG, FETÖ gibi terör örgütlerini, beslemekte, silah vermekte ve ülkemizin bölünmesi için kullanmaktadır. ABD’nin Gara olayı için yaptığı açıklama her zamanki gibi küstahçadır ve yeterli tepki verilememiştir.
Bizim askerlerimiz ABD’nin rahibinden, Almanya’nın gazetecisinden çok daha önemlidir ancak güçlü devlet yok edilmiştir. Hangi koşulda olursa olsun PKK terör örgütünün rehin aldığı askerlerimizi kurtarmak gerekirdi. Gara’da olduğu gibi, askerlerimiz kalleşçe infaz edildiyse orası cehenneme çevrilmeliydi; bunu yapanlar, yaptıklarına pişman edilmeliydi. Güçlü devlet bunu yapar.
Gara Dağı’ndaki başarısız operasyon ve sonrasındaki gelişen olaylar, ülkemizde iktidar ve muhalefet boşluğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde kendilerine verilen görevi yerine getiren politikacılara güven tükenmiştir. Onların yapacağı yeni anayasa, yeni bir Sevr’dir ve ülkemizi parçalanmaya doğru götürecektir. Kabile devleti gibi yönetilen ülkemizin getirildiği bu durum, vatandaşlarımızın mutsuzluklarının temel nedenlerindendir. Mutlu olmanın, refah içinde huzurlu yaşamanın, emperyalizmi dünyada ilk kez yenen Türk halkının hakkı olduğunu bilmeliyiz. Bütün bu sorunların, çektiğimiz sıkıntıların örgütlü toplum bilinciyle, cumhuriyet değerlerini özümseyenlerin birlikteliğiyle çözüleceği bilinmelidir. Bu sorunları çözmek için, işe önce ana muhalefet partisini yani Atatürk’ün partisini, Atatürkçü parti yapmakla başlamak gerekir.
Azim ve Karar, 22 Şubat 2021.