MİLLET VARLIĞIMIZ BÜYÜK TEHLİKE ALTINDA…

MİLLET VARLIĞIMIZ BÜYÜK TEHLİKE ALTINDA…
3 Temmuz 2024 09:50
163
A+
A-

Cihan Dura

Türk milliyetçiliği Türk toplumunun, kendine özgü karakterini ve bağımsız kimliğini korumak, saklı tutmak demektir. Ancak aynı zamanda ilerleme ve gelişme yolunda, uluslararası ilişkilerde, bütün çağdaş uluslara paralel olarak, onlarla uyum içinde yürümek demektir.

Atatürk’ün üzerinde sıklıkla durduğu sorunlarımız vardır; her biri hakkında bizi uyarır, öğrenmeye, önlem almaya davet eder.  Bu sorunlardan biri de toplumdaki ulusal bilinç eksikliğidir, Türk milletine kendi benliğinin unutturulmuş, ulusal bilincin oluşmasının engellenmiş olmasıdır. 1924 yılındaki bir konuşmasında şöyle vurgular bu sorunumuzu: Bugüne kadar halkımız kendi ülkesini, kendi yaşamını, kendi çıkarlarını düşünmek konusunda serbest bırakılmamıştır. Milletimiz; kendi benliği kendisine unutturularak şunun ve bunun herhangi bir keyif ve emelini karşılamakla çağları geçirme zorunda bırakılmıştır. Ancak bundan sonra kuşku yok ki, millet kendi benliğini idrak edecek ve yaşamsal yeteneğini en yüksek derecede geliştirecektir.

Demek ki, öncelikle milletin kendi benliğini idrak etmesi geliyor. Fakat bu yeterli değil, onun yanı sıra millî birlik de olmalıdır. Eğer birlik olursa, millet güçlü olur. Her tehlikeyi karşı donanımlı olur. Ayrılık olursa, millet zayıf düşer, şunun bunun oyuncağı olur, yenilir, ezilir. Çünkü, ancak birlikten kuvvet doğar.

Atatürk milletimizin başarılı olmasını birlik olmaya bağlar. Eğer Millî Birlik yoksa, diğer hiçbir silahın önemi yoktur. Yıl 1923…, bakın ne diyor: Elde ettiğimiz bütün başarılar, bütün milletin azim ve imanıyla işbirliği yapmasının sonucudur. Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli kuvvetlerin aynı bir istikamette bir araya gelmesiyle mümkündür. Ve aradan sekiz yıl geçiyor, yine “birlik” diyor: Ülkenin ve Devrim’in içerden ve dışardan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lazımdır. Hedefi aynı olan kuvvetler ortak gaye yolunda birleşmelidir.

Birlik nasıl olur, nasıl sağlanır? Her birlik “ortak bağlar” ister, “ortak hedefler” ister, birlikte çalışma ister. Millet de öyledir, ortak bağlarla oluşur; ortak hedeflerle yaşar, ortak işlerle güçlenir, güçlü ve yenilmez olur.

Millet birbirine tarih, dil, kültür ve ülkü birliği ile bağlı olan yurttaşların oluşturduğu siyasal bir topluluktur. Millî Birlik; “alt birlikler” diyebileceğimiz bu tarih, dil, kültür, ülkü birliklerinden doğan bir “üst birlik”tir. Millî Birlik milleti yekpare bir bütün yapar; Atatürk’ün deyişiyle “millet ve biz yoktur, birlik halinde millet vardır. Biz ayrı, millet ayrı değildir.”

Millî Birlik milletin içinde hiçbir bölücü ve ayırıcı unsura yer vermez.

Ne var ki, iç ve dış düşmanın birinci ve değişmez hedefi de Millî Birliktir, Millî Birliği parçalamak, yok etmektir! Millî Birlik bir milletin en değerli varlığı, en büyük gücü, en etkili silahıdır. Milletin bekası için, bütün yurttaşların maddî ve manevî bütün varlarını, gerektiğinde canlarını ortaya koyma kararlılığıdır, eylemi ve işidir!

Bir yurtseverin birinci görevi, her şeyden önce Türk milletinin birliği için çalışmaktır; beyniyle, yüreğiyle, elleriyle!… Ne derecede yurtsever olduğu da ancak bu gayretinin derecesinden anlaşılır.

Görülüyor ki, milletin bekası, varlığını sürdürmesi, kendine özgü karakterinin ve bağımsız kimliğinin korunmasını istiyor. Ulusal benliğin idraki içinde milletin yaşamsal yeteneğinin en yüksek derecede geliştirilmesini, ortak bağ ve ortak hedeflerin, ilerleme ve gelişme yolunda ortak işlerin sürdürülmesini, milletin içinde hiçbir bölücü ve ayırıcı unsura yer verilmemesini, yurtseverlerin Türk milletinin birliği için cansiperane çalışmasını istiyor. Ne var ki, bu yaşamsal unsurlar, uzun süredir devam eden bir belanın, ülkeye sığınmacı girişlerinin etkileriyle büyük tehlike altına girmiştir.

Gerçekten ülkemiz yıllardır süren bir sığınmacı istilası ile karşı karşıyadır, istila şu anda bile devam ediyor. Nedir bu, tesadüfü bir olay mıdır? Hayır, büyük olasılıkla yabancı unsurların Türkiye’ye temelli olarak yerleştirilmesini amaçlayan uluslararası bir plan uygulanıyor.

Türkiye’yi bu kritik duruma sürükleyenler kifayetsiz, ‘oy oycu’ siyasetçilerdir. Bunlar mevki, para ve çıkar uğruna yalnız ekonomimizi mahvetmekle kalmamıştır, milletimizin birliğinin, devletimizin bağımsızlığının da tahrip edilmesinin yolunu açmışlardır.  Türkiye; kim oldukları, hangi büyük güçlerin harekete geçirdiği, ne için geldikleri tam bilinmeyen, sayıları milyonları bulan insan yığınlarının işgaline uğramıştır, uğramaktadır. Bu istila, ülkemizin geleceği bakımından, tehlikelerin belki de en büyüğüdür. Oysa, Cumhuriyetimizi kuran bir asli unsur vardır ki, o da Türk milletidir. Ardı arkası kesilmeyen bu sığınmacı sevkiyatları asli unsuru sıkıştıracak, Türk üst kimliğini zayıflatacak, silikleştirecek, ortadan kaldıracaktır. Millet olarak birinci güvencemiz olan millî birliğimizden eser kalmayacaktır.

Bu sevkiyatların; büyük olasılıkla, ulus devletimizi çökertmek amacıyla küresel emperyalist güçler tarafından planlanmıştır. Yabancı girişleri; ülkemizde giderek, büyük bir kargaşa ortamının oluşmasında, Millî birlik ve beraberliğin hızla bozulmasında tetikleyici rol oynayacaktır. Aynı zamanda espiyonaj, casusluk tehlikesini beraberinde getirmektedir.

Bir toplumun yaşaması, mutluluğu ve bekası, ulusal amaçlarında ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde tam bir birlik halinde bulunmasına bağlıdır. Göçlerle ülkemize giren her türden insanlar ortak manevi odaklanmaya yatkın değildir. Gelecekte de ortak güce katkıda bulunamazlar. Böyle bir katkı çok sıkı bir eğitim gerektirir ki, çok uzun zaman alır. Hatta mümkün değildir.

Vatanımızı ve devletimizi ancak millî birlik ve dayanışma ile koruyabiliriz. Birliğimizi olumsuz etkileyecek her harekete şiddetle tepki göstermeli, karşı çıkmalıyız. Çok uyanık ve sak olmalıyız. Kontrolsüz, aşırı boyutlara ulaşan kitlesel göçmen girişleri millî birliğimizi hedef alan planları kolaylaştırır. Bunların ardında gizli ve hain emeller bulunması olasılığı çok yüksektir. Asla göz yummamak gerekir. Ulusal bekamızın ve başarıların birinci kaynağı milletin birlik ve dayanışma içinde olmasıdır. Geleceği, ufkun ötesini görmek lazımdır. Göçlerin ekonomik yönünden kat kat önemli olan sosyal yönleri vardır. Eğer önlem alınmaz, önüne geçilmezse, 20-25 yıl içinde başımıza çok büyük belalar açılabilir. Bugün bunun tohumları atılıyor. Etkileri şimdiden başlamıştır.  Daha da artacak, gelişecek, gün gelecek en ağır sonuçları doğuracaktır.

Sorun kalitesiz, ‘oy-oycu’ siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir sorundur.

* *

Değerli Arkadaşlar,

Sadece yazıp çizmekle, konuşmakla, gruplar kurmakla yetinmeyi bırakalım, bir şeyler YAPALIM.

Atatürk diyor ki, “Ben düşündüğüm ve öğrendiğim her iyi şeyi mutlaka uygulamışımdır.”

Ve Marcel Proust: “Bir tek yaptıklarımızın bir önemi vardır. Ne dediğimiz, ne düşündüğümüz hiç mi hiç önemli değildir.”

Artık sadece yazıp çizmenin, eleştirmenin, konuşmanın, konferanslar vermenin ötesine geçelim.

Milletimiz için bir şeyler YAPALIM, ortaya somut işler koyalım.

Azim ve Karar, 03.07.2024