HELALLİK
Gündeme “kul hakkı” ve “helalleşme” gibi kavramları getirerek, bazı gerçekler örtülmeye çalışılmaktadır. Laik hukuk devletinde “kul hakkı” ve “helalleşme” gibi dinsel söylemlerin yeri yoktur, olamaz da. Dinsel yönden bir kimse, başka bir kimsenin hakkını yer, malını çalar, tecavüz eder, öldürür ise kul hakkı almış olur. Kullar arasında bir hak çalma söz konusu olduğunda kullanılan dini bir terim olan helalleşme, bir kulun, diğerini cezadan affetmesi anlamına gelmektedir. Bu tür kavramlar hukuk öncesi dönemlere aittir.
Laik ve demokratik hukuk devletinde kul değil yurttaş hakkı, helalleşme değil yargıda hesaplaşma vardır. İktidar ve kamu çalışanları için halktan ‘helallik istemek’ değil, halka hesap vermek vardır. Bu yapılan açıkça din sömürüsüdür, inanç sömürüsüdür. Eğer bu mantıkla gidilirse zimmet suçu işleyen memur da, helallik isteyip suçundan aklanabilir.
AKP örgütleriyle çevrimiçi bayramlaşma programına katılan AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan şunları söyledi: “Kısıtlamalardan etkilenen esnaflarımızın bir kısmı ile turizm sektörümüze de bu zor dönemde ayakta kalabilmeleri için her türlü desteği vermenin gayreti içindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz.” Küresel salgının başında yardım toplamak için halka IBAN numarası veren AKP genel başkanı, şimdi halktan helallik istemektedir.
Devleti yönetenler, yanlış uygulamalarıyla mağdur ettikleri halktan, esnaftan ve çalışanlardan helallik isteyemez. Devlet, kamu hizmetlerinin yürütülebilmesi için halkından, esnafından ve çalışanlarından vergi toplar, topladığı vergilerle de, öncelik sırasına göre topluma hizmet götürür, sosyal yardımda bulunur.
Hazinede toplanan vergileri yanlış yatırımlarda ve harcamalarda kullanarak yok edenler, milletin 128 milyar dolarını buharlaştıranlar helallik isteyerek sorumluluktan kaçamazlar. Sosyal devlet, topladığı vergileri ve diğer gelirleri, gerekli yatırımlarda kullanmakla ve bir bölümünü de korunması gereken kesimlere aktarmakla görevlidir. Küresel salgın döneminde zor duruma düşen esnafa, çiftçiye, çalışana, emekliye destek olmak sosyal devletin yerine getirmesi gereken temel bir işlevdir.
Ülkemizde bu temel işlev yerine getirilmemektedir. Yıllardır yaşanan ekonomik krizin yanında küresel salgın da ortaya çıkınca, her şey daha kötüye gitmiştir. Alınan eksik ve yanlış önlemlerle, gerçek olmayan söylemlerle bu krizden kurtulmak olanaksızdır. Türkiye’de son on beş ay içinde binlerce çalışan, müzisyen, sanatçı işsiz kalmıştır; birçok insan açlıktan, yoksulluktan ve çaresizlikten intihar etmiştir.
Nisan ayında açıklanan IMF raporuna göre, Türkiye, Arnavutluk ve Meksika ile birlikte, salgın döneminde milli gelirine oranla halkına en az destek veren üç ülkeden biridir. Yanlış politika ve kararlar ile Türkiye, toplam ekonomik destekler içinde vatandaşına dönük harcama ve desteklerin en düşük olduğu ülke konumuna getirilmiştir.
Muhalefetin “erken seçime gidin, sandığı koyun helalleşelim” söyleminin de geçerliliği yoktur, yanlıştır. Çünkü sandıkta helalleşme olmaz, sandıkta hesaplaşılır. Hesaplaşma da yasalarla yargı önünde yapılır. Ama “devri sabık yaratmayacağız” söylemindeki bir muhalefet, işbirlikçidir, yok hükmündedir. Doğru bir muhalefet bilgili, bilinçli olmalı, ülke gerçeklerini bilmeli, muhalefet etmek adına tuzağa düşmemeli ve siyasi iktidara gollük pas vermemelidir.
Eğer sosyal devlet bitirilmeseydi işini yitirenlere, işsizlere, düzenli kazancı olmayanlara, kapanan işyerlerine nakit desteği verilirdi. Zor duruma düşen esnafın vergi ve sigorta primleri, kira, elektrik, su, doğalgaz gibi giderleri ertelenirdi. Ama işin en kolay yolunu helalleşmek olarak görenler, bu sorumluluğun altında kalacaklar ve er ya da geç gerekli hesabı vereceklerdir.
Azim ve Karar, 24 Mayıs 2021.