FİNLANDİYA’NIN NATO AŞKI
Ceyhun Balcı
Bizlerin Beyaz Zambaklar Ülkesi olarak tanıdığı, yetinmeyip sevgi ve saygı duyduğu Finlandiya 75 yıllık “tarafsızlık” tutumuna son verdi. 4 Nisan’da NATO üyeliği geçerlilik kazandı. Bu durum bir ülkenin kafasını giyotine kafasını kendi isteğiyle uzatması olarak da nitelendi.
Ukrayna’da yaşananlara bağlanan bu durumun öncesiz olmadığı söylenebilir.
Fin gazeteci Mauno Saari’yle yapılan söyleşi Finlerin değil ama Finlandiya’yı yönetenlerin NATO aşkını anlamamıza yarayabilir.
Son bir yılın olgusu sandığımız bu aşk yaklaşık 10 yıl önce 2014’te başlamış. İçin için ilerlemiş. 2014’te yapılan bir anlaşmayla Finlandiya topraklarını diğer ülkelere saldırıyı da kapsayacak şekilde NATO’ya açmış. Bu karar sonrasında kimi Finler şaka yollu “İsveç’e mi saldıracağız?” sorusunu seslendirmiş.
Finlandiya son yıllarda güzel başbakanı Sanna Marin’le dünya kamuoyunun ilgisini daha çok çeker dolu. Türkiye’de kadına yönelik baskılar ve aşağılamalar yoğunlaştıkça bizde de kadın başbakanı üzerinden Finlandiya’ya hayranlık duyanların sayısında artış gözlendi. Elbette, gerçeğe değil ama duyguya dayalı bir yakınlaşmaydı.
Demokrasi cenneti olarak da kabul edilen Finlandiya’daki 2014 NATO anlaşması parlamentonun dinlencede olduğu döneme rastlatılarak ve böylelikle parlamento ayağı atlanarak çok demokratik(!) bir tutum sergilenmiş. Finlerin NATO aşkında bugünkü Cumhurbaşkanı Niiniste de oldukça etkili olmuş.
Üyeliğinin kesinleşmesiyle Finlandiya Rusya’yla en uzun NATO sınırı olan (1350 km) ülke olmuş.
Alımlı başbakan Marin her fırsatta Rusya kaynaklı tehditten söz etmesiyle tanınmış. Mauno Saari’ye göre böyle bir tehditten söz etmek bile yersizmiş.
Fin yönetiminin şapkadan tavşan çıkartması için Ukrayna çatışması yetip de artmış. O zamana dek NATO’ya yakınlık duymayan Fin kamuoyunda NATO’ya olumlu yaklaşım belki de tarihte ilk kez % 50’leri aşmış.
Bu arada Fin gazeteci Mauno Saari alımlı başbakanla ilgili tek olumlu yanın gençliği olduğunun altını çizme gereği duymuş.
İkinci dünya savaşı sırasındaki Fin-Sovyet çatışması bir yana bırakıldığında Finlandiya, son 300 yılda uluslararası çatışma yaşamamış bir ülke. Üstelik, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki 3 çeyrek yüzyıllık dönemdeki “tarafsızlık” tutumu da her türlü övgüyü hak edecek denli doğru ve anlamlıyken NATO aşkı kafa yorulması gereken bir seçim olarak öne çıkmış.
Saari, Finlandiya’nın adım adım NATO üyeliğine götürüldüğü süreçte bir tür halkla ilişkiler çalışması yapıldığını ve bu bağlamda sansür de içinde olmak üzere çeşitli yöntemlerin kullanıma sokulduğunu ileri sürüyor.
Saari kendisinin de içinde bulunduğu İyi Komşuluk Birliği’nin “Rusçuluk” suçlamasıyla etiketlendiğini ekliyor sözlerine. Bu bizlerin de alışık olduğu bir suçlamadır. Emperyalizm kapısına bağladıklarını korur, kollar, gözetir. Bağlayamadıklarına da etiket yapıştırarak dolaylı yoldan denetleme çabası içinde olur. Dolayısı ile, antiemperyalist duruşun kolaylıkla bir şeycilikle suçlanması belli ki dünyanın her yerinde söz konusu olabilmektedir.
Bu arada, Türkiye Finlandiya’nın NATO üyeliğinde kilit rol oynadı. Daha doğrusu oynar gibi yaptı, çoğu zaman olduğu gibi esip, yağıp, gürlemekle yetindi. Sonunda NATO’nun dediğine geldi.
Çok daha acı verici olanı kurtuluş savaşı vermiş, Cumhuriyet kurmuş, devrimler yapmış TBMM’de NATO’ya hayır eli kaldırana rastlanmadı. Bu ayıp bize yeter.
Finlandiya’daki parlamento oylamasında ise 8 kişinin hayır diyebildiği öğrenildi. Eğitimiyle, gönenciyle ve başka olumlu özellikleriyle sivrilen Finlandiya’da da sağcısı, solcusu ve orta yolcusu NATO’da birleşti. Tıpkı bizdeki gibi.
Keşke TBMM bağımsızlıkçı ve antiemperyalist köklerini anımsayabilseydi…
Keşke Finlandiya 75 yıl sürdürdüğü “tarafsızlık” konumundan caymasaydı…
Finlandiya ve İsveç’in NATO aşkının köklerini Batı emperyalizminin Rusya-Çin ittifakını Arktik okyanusu üzerinden çevreleme tasarımında aramakta yarar var.
Kaynakça: www.globalresearch.ca
Azim ve Karar, 20.04.2023