FINDIK, BOR, GAZ
CEYHUN BALCI
Bir ülkenin egemen olduğu topraklarda ya da sularda ekonomik ve stratejik anlam taşıyan değerler bulması sevindiricidir. Bu bakımdan Karadeniz’de bulunduğu açıklanan hidrokarbon kaynakları ayağı bu topraklara basan, gönlü başka yerde olmayan herkesi sevindirir. Kendisini böyle tanımlayan bir yurttaş olarak sevindiğimin altını çizmeliyim. Bu durum yeni gelişmeyi çeşitli yönleriyle irdelememe de engel olmaz.
İnsan düşünen ve öngören, tarihsel deneyimleri göz önünde tutan bir varlık olarak deneye yanıla öğrenmemelidir. Bu tutumda üstelerse ağır bedeller ödemeyi de göze almış olur!
Bugün yalnızca tarımsal ve hayvansal üretimiyle 50 milyar dolara yakın kazanç sağlayan Hollanda bundan yarım yüzyıl önce dünya yazınına “HOLLANDA HASTALIĞI” kavramını armağan etti. Kuzey Denizi’nde bulduğu hidrokarbon kaynakları Hollanda ekonomisini felç etti. İlgilisi bağlantıdaki kaynaktan ayrıntısını okuyabilir.
http://www.mahfiegilmez.com/2019/03/hollanda-hastalg-ve-turkiye.html
Özetle, bir değere sahip olmak kadar o değeri iyi yönetmek de önemlidir.
Fındıktan örnek verelim!
Dünya üretiminin % 60’tan fazlasını gerçekleştiren Türkiye alın teri ve emek akıttığı bu alanda söz hakkına sahip değildir. Fındık ürününün dünya pazarlarındaki ederi Almanya ve İtalya’da belirlenmektedir. Üstelik, Türk yetkililerin bu durumu tersine çevirme yönünde en küçük çaba göstermedikleri de ortadadır. Geçtiğimiz haftalardaki tartışmayı anımsayalım. Türkiye Cumhuriyeti tarım bakanı bu yılki fındık rekoltesi kestirimini fındığın değeri düşecek şekilde açıkladı. Buna karşı çıkan bir milletvekili ise partisinden kovuldu. İki lâfın başında “yerli-milli” diyenler bu ürpertici gelişmeye oralı bile olmadılar.
Fındık üretimine emeklerini koyanlar, ürünün toplanmasında uzaklardan gelip sefil koşullarda boğaz tokluğuna çalışanlar bir kez daha çok uluslu şirketlerin insafına terk edildiler.
Fındığın % 60’ını değil de % 100’ünü üretsen neye yarar!
Dünya üretiminin 2/3’ünden fazlasını karşılamakla böbürlendiğimiz bor madenciliği bir başka ibretlik örnektir. Son yıllarda bordan uç ürünler üretilmesi doğrultusunda bilinç oluşsa da çabaların deterjan ve el dezenfektanı üretimi ötesinde kazanım sağladığına ilişkin bir bilgimiz yoktur.
Kazma kürekle neredeyse masrafsız çıkardığı boru başkalarına yok pahasına satan Türkiye bordan başkalarınca üretilen yüksek teknoloji ürünlerini izlemeyi sürdürüyor.
Gelelim müjdeye!
Karadeniz’de bulunan doğal gaz ya da bir başka yerde bulunacak petrolün Türkiye’de doğru ve yararlı ekonomik sonuçlar yaratacağından emin miyiz?
Türkiye’de bugün “iktidara mecbur” bir iktidar olduğu kuşkusuzdur.
Son 20 yılda hemen her seçim öncesinde ülkemizin bir yerlerinde petrol ya da başkaca bir değerli varlık bulunduğu haberi almaya alışmış bizlerin son habere de ölçülü yaklaşması yadırganmamalıdır.
Karadeniz’de doğal gaz bulduğumuz doğru mudur?
Doğruysa sözü edilen nicelik güvenilir midir?
Güvenilirse bulunan gaz verimli ve kabul edilebilir maliyetle çıkartılıp kullanıma sunulabilecek midir?
Bu ve benzeri sorular seslendirilmeksizin kısa erimli siyasi amaçlara ve iktidar koltuğunu korumaya odaklanmış bir anlayışın sorgulanmasından uzak durulması yurtseverlikle ve hoşnutlukla açıklanabilir mi?
Sahip olunan ya da varlığı yeni saptanan değerin çöküş ya da felaket yerine gönenç getirmesi onun yanına aklın konmasıyla da yakından ilintilidir.
Daha açık deyişle, bulunan gaz Türkiye’nin güncel ve ivedi sorunlarını çözmeye ne denli katkıda bulunacaktır?
Soru sormanın unutulduğu ve unutturulduğu Türkiye’de sormaktan vazgeçmeyen birisi olarak sorularımı sıraladım!
Yanıt alabilir miyim dersiniz?
Azimli ve kararlı duruşumuzu sürdüreceğiz…