ESİR VE YAS İLANI
2015 yılından beri PKK’nın rehin aldığı 13 vatan evladı (asker, polis, MİT personeli) şehit oldu. Çözüm süreci denilen ihanet süreci bitiminde PKK güvenlik görevlilerimizi kaçırmaya başlamış. Sınırdan, Irak’tan değil, Türkiye Cumhuriyeti Toprakları içinden… Alıp götürmüşler. Vali, güvenlik güçleri görmemiş(mi?).
Hatırlayalım;
O süreçte G. Doğu’ya gönderilen Vali ve Emniyet Müdürleri, yetkili kamu görevlileri PKK’nın onayından geçiyordu. Bu bilgiyi, bir İngiliz gözetmenin iştirak ettiği Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesinden sonra öğrendik. MİT Müsteşar Yrd. Afet Güneş PKK’lı katılımcılara;
“Sizinle savaşan ordu içeride” diyordu. Demekle kalmayıp, gülüyorlardı. G. Doğuya atanan üst düzey kamu görevlilerinden şikayetleri olup olmadığı soruluyordu. Narko terör örgütü başı bebek katiline övgüler düzen Hakan Fidan hala MİT Müsteşarıdır. Biz o dönemde G. Doğu’da görev yapan bir AKP Valisinin Avrupa’da PKK’nın kırmızı bültenle aranan katilleriyle aynı masada resim verdiğini gördük. O süreçte PKK aleni yol kontrolü yapıyordu. Güvenlik görevlilerimiz bu rezil süreçte alınmışlar. Aslında bir kaymakam yardımcı ve başka kamu görevlileri de kaçırılmıştı.
Rehin alınan güvenlik görevlileri ile ALTI YIL ilgilenilmemiş. Aileler oyalanmış. Birdenbire akıllarına rehineleri kurtarmak gelmiş(!)… Ayasofya’yı ibadete açtılar(bir kısmı zaten ibadete açıktı), olmadı. Karadeniz’de gaz bulduk dediler, yenmedi. İşi minare gölgesi, davul tozu satmaya kadar vardıracağı anlaşılan hükümet, Aya gitmeyi vaad etti. Oysa insanlar aç. Anadolu’da bir söz vardır;
“Aç adamın üzerine kırk yorgan örtmüşler ama uyutamamışlar.”
Bu durumda bir kahramanlık öyküsü siyaseten işe yarar demiş olmalılar ki, bir operasyon hazırlığı yapılmış. Sonuç hüsran. Bu acı durum yüreklerimizi yakarken, AKP Genel Başkanı parti kongresi yaptı. Güldü. Hikayeler anlattı. Yetmedi! Şehit annesini parti kongresine bağlatıp konuşturdu. Kelimelerin tükendiği bir andı.
Yandaş televizyonlar gülüp eğlenmeye devam etti.
Hiç şaşırmıyorum. Biz bu tabloyu çok yaşadık. Kaderini, sevincini, üzüntüsünü, geleceğini milletten çoktan ayırmış olan zihniyet, milletin acısını paylaşmaz. Paylaşamaz.
Ne de olsa 13 kelle daha alınmıştı değil mi? Katile sayın, şehidine kelle diyenlerden ne bekliyordunuz? Askerliği garibanın, yoksulun üzerine yıkanlardan ne bekliyordunuz?
Bu süreçte insanların aklının ne kadar karışık olduğunu gördüm. Kavramlar değişmiş, devlet aklı yok edilmiş. Talepleri şaşkınlık ve üzüntü ile izledim. Şöyle ki;
Şehitlerimiz için esir tanımı kullanılıyordu. Hem de üst düzey görev yapmış insanlar tarafından… Esir??.
Esir tanımı iki devlet arasında yapılan savaşta ele geçirilen askerler için kullanılan bir tanımdır. PKK itleri ne zaman devlet oldular da esir almaya başladılar? Güvenlik görevlilerimiz esir değil, rehin alınmıştır. Esir yorumuyla PKK’ya devlet statüsü verdiğinizi anlamıyor musunuz?
İkinci büyük yanlış ise; “ulusal yas ilan edilsin” talebi.
AKP Türk çocukları öldüğünde, şehit olduğunda hiçbir zaman yas ilan etmedi. Etmez de. Yas ilan edilmesini isteyenler Suud Kralı için yas ilan edilmesini hatırlatıyor da, herkes bir başka olayı çoktan unutmuş görünüyor. AKP Papa öldüğünde bayraklarımızı yarıya indirdi. Unutmayın bunu.
Ben 13 şehidimizin arkasından yas ilan edilmesi talebini doğru bulmuyorum. Yas ilan etmek demek, koskoca Türk Devletini PKK karşısında yenik ve ezik duruma düşürmek, PKK’ya psikolojik üstünlük kazandırmak demektir. AKP Devlet ciddiyetini yerle bir etti. Devlet geleneği diye bir duruş bırakmadı. Cehalet ve sefillik her alanda görülüyor, doğru da… Durum bu diye, devlet olmanın ciddiyetini bizler de unutacak mıyız?
Yas İlanı; Soma’da 301 madencimiz hayatını kaybettiğinde yas ilan edilmeliydi. Büyük deprem kayıplarında, sel felaketlerinde, uçak ve tren kazalarında yas ilan edilir. Edilmelidir de;
Devlet taşeron bir terör örgütü ile mücadele ederken yas tutmaz, yapanlara dünyayı dar eder.
Ciddi bir devletin yetkilileri şehidine ve şehit ailelerine devlet ciddiyetiyle sahip çıkar. Şehit evlerini görüyoruz. Yok, yoksul evler. Devlet içinde devlet olan TOKİ’nin yaptığı evlerden bu ailelere birer daire verilsin. Verilirken de siyasete malzeme yapılmasın.
Bu ülkede gazilerimizin protez ayaklarına haciz geldi. Bu ülkede gaziler darp edildi. Bu ülkede asker PKK ile mücadele ederken ölen PKK’lı sayısı kadar silahı savcılığa teslim etmezse, sivil öldürmekten yargılanıyor. Doğru bir talebimiz olacaksa, bu rezilliklerin değiştirilmesi için talebimiz olmalıdır.
Ayrıca, çözüm süreci denilen ihanet sürecinde askere istihbarat sağlayan insan kaynağı da yok edildi. Korucular PKK’nın insafına terk edildi. Öldürüldüler, işkence gördüler. Kozmik oda ihanetiyle de terör örgütleri içinde istihbarat sağlayan vatan evlatları yok edildi. Doğan istihbarat zafiyeti nedeniyle verdiğimiz gerçek kayıpları bilmiyoruz. Bilmek için demokrasinin bütün ayaklarıyla çalışıyor olması gerekir. Oysa ülkemizin üzerine koyu bir karanlık çökmüş, devletin kurumları felç edilmiştir.
Bizim Talebimiz;
PKK’ya destek olan devletlerin ülkemiz içindeki çıkarları sınırlandırılmalıdır. ABD üsleri tek tek kaldırılmalıdır. ABD YPG’ye İncirlik Üssünden silah taşıyor. İncirlik Üssü amacı dışında kullanıldığı gerekçesi ile kapatılmalıdır.
PKK’nın kara parasının izi sürülmeli, gelir kaynakları kesilmelidir. MİT kırmızı bültenle aranan PKK’lıları Öcalan örneğinde olduğu gibi yakalayıp ülkeye getirmelidir…
AKP Bunları yapabilir mi? Yapamaz! Malvarlığı üzerinden esir alınanlar yapamaz. Parti programını CFR’den alanlar yapamaz. İktidarını borçlu olduğu küresel çetenin istemediği hiçbir şeyi yapamaz.
İşte bu durum gerçek bir güvenlik sorunudur! Gerçek bir BEKA SORUNUDUR!
Azim ve Karar, 18.02.2021