DÜNYADA HER ŞEY KADININ ESERİDİR
Cihan Dura
Bu yazımda Mustafa Kemal Atatürk’ün, kadınlarımız hakkındaki başlıca görüşlerini -kimi zorunlu ifade düzelti ve eklemeleriyle- bir araya getirmeye çalıştım.
Atatürk diyor ki, insanlıkta gördüğünüz her şey kadının eseridir. Tarihte herhangi bir başlangıç kabul edildikten sonraki insanlık evrelerinde her ne görürseniz, hepsi kadının eseridir. Kadın toplumsal hayatın esasıdır, milletin kaynağıdır. Ülkemizin varoluş sebeplerini onlar hazırlar. Ordumuzun hayat kaynaklarıdır, bütün savaşlarda milletimizin yaşama yeteneğini ayakta tutanlar onlardır.
● Yaradan insanları iki cins olarak yaratmıştır. Fakat bu cinsler birbirinin tamamlayıcısı olmak üzere yaratılmıştır. Onlar ayrı ayrı hiçbir şeydir. Fakat birlik halinde bir şeydir, çok büyük bir şeydir. Kadın ve erkek bir toplumun, birbirine gerekli olan iki unsurudur. Bu iki unsur her bakımdan birbirinin yardımcısı, destekçisi, ortağı olmadıkça toplum tamam değildir. Onlar her bakımdan birbiriyle denk olmak zorundadır. Aklın, mantığın, tabiatın ve dinin emrettiği şey de budur. Birey olarak iki varlık arasında söz konusu olan bu denklik, toplumun geneli için de söz konusudur. Dolayısıyla kadınlarımız erkeklerimizle bilimde, teknikte, faaliyette denk olacaklardır, yani aynı olgunluk derecesine ulaşacaklardır. Biri diğerinden aşağı kalmayacak, yaşam ve faaliyette birlikte olacaklardır. “Bazı farklılıklar olabilir, fakat biri bir hususta üstünse, diğeri başka bir hususta üstündür.”
Bir toplum bu iki cinsten yalnız birinin insani icapları, çağdaş icapları almasıyla yetinirse, bu toplum yarıdan daha aşağı bir zaaf içindedir. Tam yarıda da değil, yarıdan daha aşağı bir zaaf içindedir. Toplumun kuvvetli olabilmesi, zayıf olmaması bu iki unsurun çok kuvvetli bir şekilde kaynaşmasıyla mümkündür. Bu itibarla herhangi bir millet ciddi olarak ilerlemek, uygarlaşmak ve gelişmek istiyorsa, aynı hedeflere bütün erkekleriyle, bütün kadınlarıyla birlikte yürümek zorundadır; yoksa ne ilerleyebilir ne uygarlaşabilir. Hem teknik hem bilimsel bakımdan buna ihtimal yoktur. Bir millet ilerlemek ve uygarlaşmak istiyorsa, özellikle bu noktayı esas almak zorundadır
● İnsanlar dünyada olabildiği kadar yaşamak için bulunuyorlar; yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek yükselmek demektir. Dolayısıyla bir toplumun bir organı faaliyette bulunursa ve diğer organı âtıl kalırsa, o varlık tam olarak hayatta değildir. Büyük kısmı felç olmuş demektir ve böyle felçli bir toplumu mutlaka ilerlemeye, uygarlaşmaya sevk edeceğim diye çalışanlar boşuna bir çaba içindedirler. Hayatta çalışmak ve başarılı olabilmek için ne kadar araç varsa, ne kadar koşul varsa, bunların tamamını kabul etmek lazımdır. Dolayısıyla bilim lazım, teknik lazım ve bu bilimle tekniğin talep ettiği çalışma lazım. Bunların tamamını ve aynı derecede olmak üzere hem erkeklerin ve hem kadınların yapması lazımdır.
Mümkün müdür ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini görmezden gelelim de kitlenin tamamı ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kalsın da diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, ilerleme adımları; iki cins tarafından birlikte, arkadaşça atılmalı, ilerleme ve yenileşme alanında erkek ve kadın birlikte yol almalı, aşamalar kaydetmelidir. Devrim de ancak öyle yapılırsa, başarılı olur.
●Kadının görevleri vardır. Bu görevlerden en önemlisi anneliktir. Cumhuriyetimizin ihtiyaç duyduğu yeni insanı yaratacak olan kadınlardır. Bu nedenledir ki, onlar erkeklerden de fazla bilgili, aydın ve ahlaklı olmalıdır.
Bugünkü düzeyimiz; bugünkü esas gereklere ve ihtiyaçlara, yüzyılların geçmesiyle maruz kaldığımız zayiatı telafiye yeterli değildir. Başka zihniyette, başka fikirde, başka olgunlukta insanlar lazımdır. Bunları bize yaratacak olanlar, bugünden sonra yetişecek analardır. Ülke, millet, bağımsızlık, egemenlik, şeref… her ne söylüyorsak, her güzel şey yalnız ve ancak kadınlarımızın feyzi ve irfanı sayesinde olacaktır.
Kadının en önemli, en hayırlı, en erdemli görevi iyi bir anne olmaktır, vatana değerli evlatlar yetiştirmektir. Kadınlarımızın, her millette olduğu gibi bizim milletimiz için de önemi çok yüksektir. Milletimiz esas terbiyesini, eğitimini aileden alır.
Zaman ilerledikçe, bilimler ilerledikçe, uygarlık dev adımlarıyla yürüdükçe, hayatın, çağın bugünkü gereklerine göre evlat yetiştirmenin zorluklarını biliyoruz. Anaların bugünkü evlâtlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli niteliklere sahip evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için çalışan faal bir eleman haline koymak, pek çok yüksek niteliklere sahip olmaya bağlıdır. Dolayısıyla kadınlarımız hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar. Şuna inanıyorum ki, Türk yavrularının böyle özverili, yüksek duygulu anaları oldukça, geleceğimiz güvendedir. Bu yüce duyguyu güçlendirmek lazımdır.
Türk kadınının iyi bir anne ve erkeğin ortağı olabilmesi, pek çok yüksek niteliğe sahip bulunmasına bağlıdır. O dünyanın en aydın, en erdemli ve en ağır kadını olmadır. Nur ile, kültür ile, gerçek erdemle donatılmalıdır. İşte ancak o zaman en ulu mertebeye, Milletin Anası olma mertebesine yükselir. Kadınlarımız çok yüksek olmalı, çünkü görevlerini ancak o zaman yerine getirebilir.
Bir milletin ilk okulu annenin kucağıdır.
● Bilinmektedir ki, bir toplumu oluşturan bireylerin bir genel ve ortak görevi vardır, bir de özel görev ve maksadı vardır. Herkes doktor olmaz, herkes çiftçi olmaz, herkes sanatkâr olmaz. İşbölümü şarttır. Bu genel işbölümü arasında –ki bunlara özel görev dersek- kadınların da kendilerine ait özel görevleri vardır. Fakat bu demek değildir ki, kadınlar bütün varlıklarını yalnız bu sınırlı olan özel görev içinde görecek. Hayır, hem onu yapacak ve hem de toplumun gelişmesi, gönenci, mutluluğu için gerekli olan genel ve ortak göreve dahil olacaktır.
Evet, kadının ilk görevi anneliktir. Ancak toplum hayatında da üstleneceği görevler vardır. Kadın eve kapanmayacak, toplum yaşamında da görev alacak, her alanda erkeklerle birlikte çalışacaktır. Siyasal haklarını (seçme ve seçilme), sosyal haklarını (çalışma, eğitim, sağlık…) kullanacaktır. Bu yol kadını toplum hayatından ayırmaktan çok daha esenlikli, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yoldur. Bu yol, büyük Türk kadınını çalışmamızda ortak kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını bilimsel, ahlâki, toplumsal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekçisi yapmak yoludur.
Kadın ve erkek, her ikisi de aynı ilgi ve özenle eğitilmeli, çağdaş bilimleri ve kültürü erkeklerimiz de kadınlarımız da aynı derecede öğrenmelidir. Kadınlarımız da erkekler gibi aynı eğitim aşamalarından geçmelidir. Kadınlar bilgili olacaktır, bilim sahibi olacaktır. Erkeklerin geçebileceği bütün öğrenim derecelerinden geçecektir. Toplumsal hayatta erkeklerle birlikte yürüyecektir.
Azim ve Karar, 16.01.2023.