BU DÜNYADAN ARKADAŞIM SÜLEYMAN GENÇ GEÇTİ
Mustafa Kaymakçı
Geçtiğimiz ay, 3 Kasım 2022 günü 1968 kuşağının seçkin eylemcisi, politikacısı ve düşün insanı Süleyman’ı (Genç) sonsuzluğa uğurladık. İzmir de bile toplumsal sorunlarla uğraşan günümüz kuşağı Süleyman’ı yeterince bilmeyebilir.
Süleyman, önce İzmir’de 1968 kuşağının bir toplumsal eylemcisi olarak öne çıktı.
O, 1963’de Albay Talat Aydemir’in başlattığı başarısız darbe girişimi ile kapatılan Kara Harp Okulu’nun öğrencisi idi. Ancak İsmet Paşa (İnönü) onları açıkta bırakmadı ve çeşitli üniversite ve yüksek okullara dağıttı. Süleyman da şimdiki adı Dokuz Eylül Üniversitesi’ne bağlı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne dönüştüren İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne girenler arasındaydı.
Süleyman’ın toplumsal sorunlara ilgisi öğrenciliğinde başladı. 1960-70 yılları arası Türkiye’de özellikle gençlik kesiminde, bir toplumcu düzen değişikliği gün ışığına çıkmıştı.
Sırası geçmişken, o yılların siyasi coğrafyasını özetlemekte yarar var.
Sağcılar şimdi olduğu gibi geçmişte de Amerikancı idiler.
Toplumcular ise çok parçalı idi. İki ana damardan bahis edebiliriz. Birinci kanat, reel sosyalist ülkelerin bakış açısıyla toplumsal dönüşüm isteğindeydiler. İkinci kanat ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tam Bağımsızlık İdeolojisi” temelinde millici bir bakış açısıyla toplumculuğu savunuyorlardı. Bu kanadın işi zordu. Bir yandan sağ yaklaşımlarla, bir yandan da “Kemalizm”i küçümseyen ve de reel sosyalist ülkelerin çizgisini savunanlarla mücadele veriyorlardı. Cumhuriyet Halk Partili ve Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu (SDDF)’li gençler de bu grubu oluşturuyorlardı.
Süleyman da millici bir bakış açısıyla toplumculuğu savundu. Bu yaklaşım içinde 1963 yılında gençlik hareketlerinin merkezi sayılan Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF)’nda etkin görevde bulundu. Ve TMTF yapısı içinde Yalçın Dağgüden, Aydın Erten, Sabri Ergül, Ali Rıza Bodur, Beyazit Aykut, Mustafa Tuna, Ceyhan Akgün, Mustafa Sezen, İrfan Babacan, Ali Zeybek, YavuzYokaş, Pertev İtah, Aydın Türkaydın, Serdar Değirmenci, Tayfun Özkaya ve Mustafa Kaymakçı gibi arkadaşlarıyla birlikte Amerikan Altıncı Filosu’na karşı İzmir’de gerçekleştirilen “Go Home Mitingleri”nin önde gelen düzenleyicilerden biri oldu. Mitingler İzmir halkının da büyük bir desteğiyle gerçekleştirilmişti. “TamBağımsızlık Şiarı”gereğince de 21 Ağustos 1968 tarihinde Çekoslovakya’nın Rusya tarafından işgaline arkadaşları ile birlikte karşı çıktı ve iki siyah çelengi İzmir Fuarı’nda Amerika ve Rusya pavyonunun bıraktı. O tarihte TMTF İzmir Başkanlığına vekalet eden Mustafa Kaymakçı ile de Amerikan Emperyalizmini ve Rus işgalini kınayan basın açıklaması yaptı ve soruşturma geçirdi. Ayrıca İzmir Atalan-Göllüce’de işgalci feodal ağalara karşı topraksız köylülerinin yanında toprak mücadelesinde, sömürülen Tütün ve Zeytinyağı üreticilerinin yanında yer altı ve toplantıların düzenleyicisi oldu.
Süleyman, halkçı bir düzen için politikada da etkin bir görev alması gerekli olduğunu kavramıştı.
Süleyman, halkçı bir düzen için örgütlü mücadele edilmesini kavramıştı ve o yıllarda CHP’de Genel Sekreter seçilen Bülent Ecevit’in yanında yer aldı. Önce CHP İzmir İl Gençlik Kolu, daha sonra CHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığına atandı.
1970 yıllarında ülke sağ-sol kavgası yaşamaya başlamıştı ve sağ-sol kavgasının önleme gerekçesiyle 12 Mart 1971’de Türkiye Askeri Muhtıra ile karşılaştı. Muhtıradaki bir takım toplumcu yaklaşımlar, kimi gençlik gruplarını da yanıttı. İlk başlangıçta muhtıraya sahip çıkan görünüm verdiler
Aslında sonradan yazılan anılarda bu karşıtlığın, Türkiye’de giderek güçlenen toplumcu bir düzeni önlemek için Amerikan Emperyalizmi ve onların işbirlikçilerinin tezgahladığı ortaya çıkacaktı. Gerçeği, en iyi şekilde darbe şefi Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı, önünü kesmek gerekir’ tümcesi ile açıklayacaktı.
Ancak CHP’de Bülent Ecevit’in başını çektiği kesim ve SDDF’li gençler doğru tanıyı koyacaklardı. Bu Türkiye’de sosyal uyanışa karşı yapılan bir hareketti. Darbenin ilk günlerinde SDDF’nin Ankara’da Genel Kurulu yapılıyordu. Darbeye başlangıçta karşı çıkan İsmet Paşa, daha sonra darbeyle getirilen yönetime rıza göstermişti. Bu yaklaşıma karşı çıkan SDDF ve CHP’li gençler, Genel kurulda alınan kararla Süleyman’ın önderliğinde CHP Genel Merkezi’ne geldiler ve partiyi işgal ettiler. SDDF’nin ikinci gün Genel Kurul Başkanlığını üstlenen Kemal Anadol o günü en iyi bilenlerden biriydi.
Bir süre sonra İsmet Paşa 8 Mayıs 1972 günü genel başkanlıktan çekildi. Bu sonuçta Süleyman ve ekibinin büyük payı olmuştu. CHP içinde darbecilere karşı duran, sıkıyönetimle boğuşan ve örgütten gelen genç ve donanımlı bir kadro Bülent Ecevit önderliğinde iktidar olacak, Ecevit’in başbakanlığında CHP-MSP Hükümeti kurulacak ve Süleyman da milletvekili seçilecekti.
İlerleyen yıllarda CHP’de iki yaklaşım öne çıkacaktı. Süleyman’ın da sözcülüğünü yaptığı “Sol Kanat”, partinin, sosyal demokrasinin emeğe ve sermayeye dönük iki yüzünden emeğe dönük bir yapıya dönüştürülmesi doğrultusunda uğraş verdi. Sol Kanat, program ve tüzükte sosyal demokrasi yerine “Demokratik Sol” tanımının yapılmasını önerdi.
Süleyman, Ecevit-Bağımsızlar hükümeti sırasında da kontrgerillanın üstüne gitti. 6 Ocak 1978 günü evi bombalandı, şans eseri ölümden kurtuldu. Bugüne dek failleri bulunamadı.
Süleyman, 12 Eylül Darbesi’nde Zincirbozan’a gönderildi.
Türkiye’de Amerikan Emperyalizmi ve Onu işbirlikçileri daha sonraki yıllarda da boş durmadılar ve 12 Mart’tan daha güdümlü 12 Eylül 1980 darbesini tezgahladılar. Bütün partileri kapattılar. 12 Eylül’den sonra partileşme aşamasında da Süleyman, belirleyici rol aldı ve bu nedenle cunta tarafından Zincirbozan’a sürgüne gönderildi.
Demokratik yaşama geçildiğinde ise bu kez Süleyman önemli sağlık sorunlarıyla uğraşacak ve faal politikadan uzaklaşmak zorunda kalacaktı.
Süleyman, ideolojik ve düşün yönünükaleme aldığı kitaplarla da yansıttı.
Faal politikadan uzaklaşan Süleyman boş durmayacak ve sürekli yazacaktı. Eşi Şükran Hülagü Genç’in desteğiyle “Türkiye’nin Yapısal Analizi, 12 Mart’a Nasıl Gelindi?, Bıçağın Sırtındaki Türkiye ,Kuşatılan Devlet Türkiye ve Anılar” gibi kitapları kaleme aldı.
Süleyman’ın İzmir çukurunda namuslu kalmaya çalışan her 68 kuşağında özel bir yeri oldu.
O’nunla unutamadığım anılarımdan biri de şu olmuştu: Ben de 12 Eylül Askeri Darbesi’yle 1982 yılı sonunda üniversiteden uzaklaştırılmıştım. İzmir’de iş aramış, ancak ailemi İzmir’de bırakmak zorunda kalarak Ankara’da iş bulabilmiştim. Süleyman da tekstil işleri ile uğraşıyordu. Ofisi, bütün toplumcuların uğrak yeri olmuştu. Bana da o günlerde, her yoldaşına yaptığı gibi maddi ve manevi destekte bulunmuştu.
Işıklar içinde uyu, sevgili yol arkadaşımız Süleyman.
Azim ve Karar, 15 Aralık 2022