BİR MİRASYEDİ GİBİ…
Cihan Dura
Özelleştirme basit bir tanımla kamu mülkünün (fabrika, tesis, liman, demiryolu, toprak…) yerli ya da yabancı özel şahıslara satılmasıdır. Kamuflaj amacıyla, kulağa gayet hoş gelen gerekçelerle yapılan özelleştirmelerin asıl amacı; serveti kamudan yani halktan alıp, yerli ve yabancı şahıs ve şirketlere devretmekten başka bir şey değildir.
Bir iktidar ki, 20 yıldır sadece özelleştirme yapıyor, Bir mirasyedi gibi, geçimini kendisine emanet edilen değerleri satarak sağlıyor. En son, 13 liman, 5 demir yolu işletmesinin 49 yıllığına uzatılmasını içeren yasa TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. İyi Parti ve CHP milletvekilleri (N. Cinisli, Yasin Öztürk, A. Mahir Başarır) bu özelleştirmeleri şöyle eleştirdiler:
-Yasa ile, kendi varlıklarımız olan limanlarımızın bazı imtiyazlı gruplar ve yabancılar tarafından çok uzun süre daha kullanılması sağlanıyor. Muhtemel bir savaşta yaşamsal önem taşıyacak bu stratejik limanların yabancılara ve kökü nereye dayandığı bilinmeyen yandaş şirketlere peşkeş çekilmesi bir güvenlik sorunudur.
-Dünya ticareti yön değiştirirken limanlarımız para basmaya başladı, dolayısıyla değerleri artıyor. Ancak kasa boş, iktidarın en erkeni 2028’de bitecek sözleşmeleri bekleyecek zamanı yok. Amacı günü kurtarmak olan iktidarın tek çıkış yolu kasaya önceden nakit sağlamak, seçimlerde finansmanına ihtiyaç duyacağı yandaşlarına diyetini şimdiden ödemektir. Bunun adı çifte peşkeştir, katmerli peşkeştir.
-Yasa Anayasa’nın hukuk devleti, fırsat eşitliği ilkelerine aykırıdır. Sahillerden yararlanmada kamu önceliği esası ihmal edilmiştir. Öncelik 5 şirkete (Lima, Kolin, Cengiz İnşaat, Albayrak…) tanınmıştır.
● Bu görülmemiş mirasyedi tutumu ne yazık ki, yıllardır böyle… Ancak ülkenin varlıklarını satarak ayakta durabiliyorlar. Satılan tesisler alt alta yazılsa sayfalar tutar. Ben günümüzden birkaç örnek vermekle yetineceğim.
– Hükümet BOTAŞ’ın doğal gaz ticareti ile iletim bölümlerini ayırdı. Daha kârlı olan iletim bölümünü ileride hisse satışına uygun hale getirdi. Bu işlem hükümetin, BOTAŞ’ı da satmaya hazırlandığı şeklinde yorumlanıyor. BOTAŞ esas itibariyle, Petrol ve Doğal Gaz Boru Hatları yapımı ve işletmeciliği, doğal gaz ve LNG depolanması ve ticareti ile liman hizmetleri alanlarında faaliyet gösteriyor.
-Tarih 2021’in son ayları… Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 20 gün içinde 901 arsa ve konutu satmış. Bir yazarımız soruyor: “Bu satışlardan elde edilen gelirler nereye harcanıyor? Bu yoldan elde edilen kaynaklar yeni yatırımlar için mi harcanıyor, yoksa AKP’nin yarattığı devasa borçların kapatılmasında mı kullanılıyor?”
– En büyük barajlarımızdan Akköprü Barajı’nı özelleştirme süreci başlatıldı. Ülkemizin “elektrik otoyolu TEİAŞ”ın da üzerine çökülüyor, o da özelleştiriliyor. Kamu kurumlarına ait çoğu Ege ve Akdeniz sahillerinde bulunan yüzlerce dönüm arazide kurulu 18 eğitim kampı ve sosyal tesis Cumhurbaşkanı kararı ile özelleştirme kapsamına alındı.
Dediğim gibi, durum 20 yıldır böyle, tek ellerinden gelen bu: Milletin nesi var nesi yoksa, hangi değeri varsa har vurup harman savuruyorlar.
Dahası var, bakın kimler neler diyor:
-BAE’nin devlet yatırım fonu Abu Dabi Kalkınma Holdingi’nin Başkanı Muhammed Hasan el Suwaidi: “TL’nin erimesi nedeniyle Türkiye’de alım yapmak için harika bir zaman… TVF’nin portföyündeki şirketler de dahil olmak üzere birkaç fırsat üzerinde Türk VARLIK FONU ile görüşmelerimiz sürüyor.” BAE ve Türkiye arasında Kasım ayında yapılan yatırım anlaşmaları enerji, petrokimya, teknoloji, ulaşım, altyapı, sağlık, finansal hizmetler, gıda ve tarım alanlarını kapsıyor. BAE’nin Varlık Fonu’ndaki göz koyduğu şirketler arasında şu kuruluşların adı geçiyor: Türk Telekom, BOTAŞ, THY, Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Borsa İstanbul, Türkiye Petrolleri… [Yeniçağ: 12 Ocak 2022]
● Görülüyor ki, iktidarın en büyük “başarı”sı -eğer başarı ise- özelleştirmeler…, yani Cumhuriyet’in 80 yıllık birikimini yerli ve yabancı fırsatçılara hesapsızca satmak… AKP’den önceki hükümetlerden hiçbiri, Cumhuriyetimizin birikimlerini böylesine satıp savurmamıştı.
Peki, neden satıyorlar? Çünkü, özelleştirmeler hükümetlerin finansman sıkıntısını hafifletiyor, ekonomik krizi bir süre daha erteleme, ayakta kalma imkânı tanıyor. Fakat aynı zamanda iktidarlarını siyasî bakımdan güvenceye alıyorlar. Çünkü AB’nin, ABD’nin isteklerini yerine getirmiş oluyorlar. Çünkü bu emperyalist “haydut” ülkeler, onlara hâkim olan küresel şirketler devletçi politika istemiyor, Türkiye’de ‘açık ekonomi’ olsun istiyorlar.
AKP hükümetleri sadece 40-50, bilemediniz 60 milyar dolar kazanmak için, 20 yıl boyunca hangi kuruluşlarımızı, Cumhuriyet’in hangi birikimlerini pazara sürmedi, açık artırmaya çıkarmadı ki! Bir kez daha sormak zorundayım: AKP neden bu kadar teşne milletimizin mallarını satmaya?
Başka sebepleri de katarak toparlıyorum.
Bir kere AKP yönetimi Atatürk Türkiye’sine düşman, onun her şeyine düşman… Genel siyasetleri, Cumhuriyetimize ait, Atatürk’e ait ne varsa, onları hatırlatan ne varsa, silip yok etme hedefine dayalı görülüyor; tabii Cumhuriyet’in ekonomi politikasını da yani devletçiliği de…
İkincisi, AKP iktidarı Batı’ya, Avrupa Birliği’ne ve ABD’ye muhtaç bir partidir, varlığını önemli ölçüde onlara borçludur. İktidarına dış desteği bu emperyalist merkezler sağlıyor, en azından son yıllara kadar. Söz konusu merkezlerin taleplerinden biri de özelleştirmedir. “Desteğimizi istiyorsanız, AB’ye girmek istiyorsanız, bütün kamu kuruluşlarını elden çıkaracaksınız” diyorlar.
Bir diğer sebep de doğrudan doğruya AKP yöneticilerinin iktidar hırsının mâlî yönü ile, finansman ihtiyacı ile ilgilidir: İktidar bütçe açıklarına kaynak bulmak zorunda.
Gaza, elektriğe, suya zam yaptılar, olmadı. İğneden ipliğe her şeyin fiyatını artırdılar, yine de bütçenin iki yakasını bir araya getiremiyorlar! Tarım bırakmadılar, sanayi bırakmadılar. Ne yapacaklar o zaman?
Gelsin, Cumhuriyet’in 80 yıllık birikimi…
Ve artık ‘batan gemi’nin son malları bunlar…
Yolun sonu görünüyor.
Azim ve Karar, 22.01.2022