BİR KÖY ENSTİTÜSÜ ÖYKÜSÜ
Bir yandan “İş için, iş içinde, iş ile eğitim” üçlemesi yaşama geçirilirken diğer yandan orada bir araya gelenleri biri birine bağlamada önemli etken olan imece devinime geçirilmiş olmaktadır.
Yüzde 90’ı kırsalda yaşayan Türkiye’nin karanlıkta kalmış insan yığınlarını aydınlıkla tanıştırmak önemli öncelikti.
Bu da kırsalda bir iktidar değişikliğini kaçınılmaz kılmaktaydı.

Ceyhun Balcı
Kapatılışının üzerinden geçen üç çeyrek yüzyıla karşın köy enstitüleri üzerine söylenenlerin, yazılanların bitmek bilmemesi bu kurumların değerini ve önemini anlatmaya yeter.
Enstitüleri var edenleri, Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç başta olmak üzere saygıyla anmayı unutmamalı!
Kastamonu Gölköy’de köy enstitüsü yapılacağını haber alan yöredeki tuğla üreticileri ellerini ovuşturmaya başlamıştır.
O günün ulaşım olanaksızlıkları göz önüne alındığında yapılar için gereken tuğlalar yakın çevreden sağlanacaktır. Başka deyişle, tuğla üreticileri istedikleri ederden tuğla satabileceklerdir.
Gölköy’e enstitü yapılaşması olacaktır kuşkusuz. Tuğlacıların hesaba katmadığı yapıların orada verilecek eğitime, öğretime uygun şekilde yapılacağı ilkesidir.
Çoğu enstitü gibi Gölköy de “kendi okulunu, kendin yap” ilkesini benimseyecektir. Böylelikle enstitülerde eğitim, öğretim etkinlikleri yapılaşma döneminde başlayacaktır.
Enstitülerin öncelikli amacı üreten bireyler üzerinden üretken toplum yaratmaktı.
Bir yandan “İş için, iş içinde, iş ile eğitim” üçlemesi yaşama geçirilirken diğer yandan orada bir araya gelenleri biri birine bağlamada önemli etken olan imece devinime geçirilmiş olmaktadır.
Yüzde 90’ı kırsalda yaşayan Türkiye’nin karanlıkta kalmış insan yığınlarını aydınlıkla tanıştırmak önemli öncelikti.
Bu da kırsalda bir iktidar değişikliğini kaçınılmaz kılmaktaydı.
Yüzyıllar süren imam egemenliği yerini aklın ve bilginin egemenliğine bırakacaktı.
Bu egemenliğin doğal önderi öğretmendi.
Bunun başarılabilmesiyse donanımlı, bilgili ve böylelikle köylünün güvenini kazanan bireyler yetiştirmekten geçiyordu.
Hayat bilgisi dersi verecek olan öğretmen, bilginin yanı sıra temel yaşam gereksinimleriyle ilgili olarak da donanımlı olmak zorundaydı. Tarım, hayvancılık, demircilik, marangozluk ve yapı işlerinde yetkin öğretmenler köydeki egemenlik değişimini kolaylaştıracaktı. Böyle bir dönüşüm feodalizmin yıkılması demekti.
Her etki gibi bu da tepkisini doğuracaktı.
Tepki gösterenlerin yardımına devrimler kökleştirilmeden geçilen çok partili demokrasi denemesi yetişti.
Böylelikle feodalizm aradığı can suyunu bulmuş oldu.
Köy devrimi yarıda kalmış oldu enstitülerin kapatılmasıyla.
Dönüm noktası sayılabilecek bu andan başlayarak Türkiye karşıdevrim sürecine girdi.
Bugünlere uzanan ve hız kesmek bilmeyen karanlığa yolculuğun başlangıcını enstitülerin kapatılmasına tarihlemek yerinde olur. Cumhuriyetin temellerinin dinamitlenmeye başlandığı zamandır.
Türkiye’de devrimci dönüşümü kolaylaştıracak olan bu kurumların kapatılmasıyla birlikte bugünkü geri kalmışlık ve yerinde sayma durumunu açıklamak kolaylaşır.
Tarihte eşi benzeri olmayan enstitüleri kurma düşüncesini akıllarına getirenleri, onları imeceyle yükseltenleri ve aydınlık bireyler yetişmesine katkı sunanları saygıyla anarak…
Azim ve Karar, 17.04.2025